Friday, February 17, 2006

Ankara'mi Ozledim...



Büyükbabanız padişahın ölüm fermanını hiçe sayıp milli mücadeleye katılmaya 1920’de Ankara’ya geldiyse.
Babanız Samanpazarındaki sobalı evden çamurlu yollardan yürüyerek Taşmektepte ilkokula gittiyse.
Anneniz Atatürk döneminde Kız lisesinde okuduysa.
Halide Edip’le beraber cepheye yardımı Ankara’da ev ev örgütleyen babaanneniz düşmanın top sesleri Ankara’dan duyulmaya başladığında çocuklarını alıp yaylı arabalarla Kayseri’ye 9 günde gidebildiyse ve bu yolculukta eşkıya ile savaştıysa.
Annaneniz Ankara’da öğretmenlik yapıp Cumhuriyetin yeni nesillerini yetiştirdiyse.
Dedeniz Bayındırlık bakanlığını yönettiyse.
Büyükbabanız TBMM’ne 23 Nisan 1920’de girip, 1923’de Atatürk’le beraber Cumhuriyeti kurduysa.

Babanız, anneniz ve büyükleriniz Ankara’da Atatürk devrimlerinin canlı şahitleri olma onurunu yaşadıysa.
Bugün müze olan 1. Ve 2. TBMM vb. tarihi binalarda aile büyükleriniz soluk aldıysa.
Siz modern Cumhuriyetimizin yoktan var edilmiş başkenti Ankara’da büyükbabanızın yaptırdığı evde doğmuş ve Ankara’da çocukluk yıllarınızı Türk vatandaşı olmanın onurunu duyarak yaşamışsanız.
Ankara’da yaşarken de:
Eski Kızılay binasını görmüşseniz,

Güven parkının çocuk bahçesinde salıncağa binip kaydırak kaydıysanız,

Atatürk orman çiftliğinde ayran, Marmara otelinde çay içtiyseniz,

Arı sinemasında Rock konserine gittiyseniz.

GAR’dan motorlu trene binip İstanbul’a giderken restoranda yemek yediyseniz.
İstanbul’dan her dönüşünüzde yüreğinizde heyecan hissettiyseniz.

Esenboğa’dan Amerika’ya giden akrabalarınızı ailece uğurlayıp, ailece karşıladıysanız.

Eymir gölünde ailece pikniğe gidip kolunuzu kırdıysanız.

Kırık kolla delik deşik toprak yollardan sarsıntı içinde Hacettepe Hastanesine gittiyseniz.

Gölbaşına, Kızılcıhamam’a pikniğe gidip tüfekle serçe avına çıktıysanız.

ODTÜ’ye çocukken çam fidanı diktiyseniz.

Hayvanat bahçesinde maymunlara fıstık verdiyseniz.

Kuğulu parkta oturup Ankara simidi yediyseniz.

Çocukken kader kısmet beş kuruşa sattıysanız.

Boklu dereye taş attıysanız, çağla dalından sapan yaptıysanız.

Misketle iyi kondik çakıp üçgende çocukları üttüyseniz.

İki köstek misketin bir gıcır ettiğini biliyorsanız.

Uzaktan baş yada baş altını vurabildiyseniz.

Mimar Kemal’in bahçesinde top oynadıysanız.

Mahalle takımının kalecisi olduysanız.

Gazoz kapağı ve sigara kutusu biriktirdiyseniz.

İpek böceği yetiştirdiyseniz.

Evin bahçesinde kaplumbağa ve kirpiye rastladıysanız.

Doğan kardeş, Tommiks, Teksası her hafta okuyup; kapaklarından kestiğiniz figürlerin
arkasına karton yapıştırıp “tak-tuk” isimli oyuncak icat ettiyseniz.

Sapanla kuş avladıysanız, tüylerini yolup bahçede ızgarasını yaptıysanız.

Ağaç silkeleyip dut topladıysanız.

Komşunun camına taş atıp indirdiyseniz ve babanıza parasını ödettirdiyseniz.

Kocatepe Camii yapımı için bağış toplayanları hatırlıyorsanız.

Caminin şimdi olduğu yerdeki boş tepeden Kızılırmak caddesine kışın kızakla kaydıysanız.

Caminin o zamanki boş arazisinde mahalleler arası savaş yaptıysanız.
Sarıların sümüklü Mustafa’sını mantarlı tabanca ile teslim aldıysanız.

Ulus sinemasında 80 Günde devri aleme gittiyseniz.

Boğaziçi pastanesinden 25 Kuruşa dondurma, Kurukahveciden çekirdek ve gazoz aldıysanız.

Kocabeyoğlu pasajından eski kitap alıp, Büyükbabanızın yazdığı kitabın bodrumda kalan nüshalarını sahafa sattıysanız.

Kızılay’da Akba kitap evinden, Meşrutiyette Hür kitapevinden kitap aldıysanız.

Sakarya caddesinden balık aldıysanız.

Kolejin arka tarafındaki pazara annenizle gidip, sırtında küfeli hamalla eve sebze meyve taşıttırdıysanız.

Büyük sinemada bilet, Gima’da kıyma kuyruğuna girdiyseniz.

Goralı’da sosisli, İskender’de döner yediyseniz.

Aykut sinemasında sigaraya başladıysanız.

Piknikte bira ve Akman bozacısından boza içtiyseniz.

Adamo’dan “Her yerde kar var” ı, Beatles’ dan “She loves you” yu radyodan dinlemek için istek gönderdiyseniz.

Akşamları saat 7:00 de çocuk saatini dinleyip sonra uyuduysanız.

Küçük sahnede tiyatro galasına gidip Ayten Gökçer’le tanıştıysanız.

Radyo evinde bilgi yarışmasına gittiyseniz.

TV ilk yayına başladığında komşu evinde Telesafirlik yaptıysanız.

İş bankasından metal kumbara alıp bozuk para biriktirdiyseniz.

Bayramlarda el öpüp, harçlık alıp bu paralarla maytap, çata pat yakıp, mantar tabancası, torpil
patlattıysanız.

Bayramın ilk günü dedenizin mezarını Asri mezarlıkta ziyaret ettiyseniz.

Çikletten çıkan Dünya milletleri serisini biriktirip futbol topu kazanmaya çalıştıysanız.

Çikletten çıkan katlanmış futbol takımlarını biriktirdiyseniz.

Kızılayda milli bayramlarda Harp okulu öğrencilerinin geçitini seyrettiyseniz.

Babanızla anneniz Gençlik parkı evlendirme dairesinde evlendiyse.

Gençlik parkında trene, uçağa binip, çay bahçesinde semaverden çay içtiyseniz.

Gençlik parkında ahşap silindirik odada motarsikletle dönerek düz duvara tırmanan adamı seyrettiyseniz.

Apple’da yılbaşı geçirdiyseniz.
Jethro Tull’ın Lokomotif Breath’i ile dans ettiyseniz.
Minigolf te kola içtiyseniz.

Sergen’de dans ettiyseniz.

Pizza Pino’da genç kız rüyası yediyseniz.

Botanik bahçesinde kaçamak yaptıysanız.

Kurtuluş parkı etrafında koştuysanız.

Kemal Eroğlu’ ndan gitar dersi aldıysanız.

Fatih yada Karanfil’ de bilardo oynadıysanız.

Kolejin basket maçında Atatürk liselilere el kol hareketi yaptıysanız.

Gösteri veya maç için babanız sizi 19 Mayıs stadyumuna götürdüyse.

Anıtkabir, Ankara Kalesi ve Anadolu medeniyetleri müzesine okul gezisi yaptıysanız.

Komşunun bahçesindeki çağla yada kiraza daldıysanız.

Kukalı saklambacı biliyorsanız.

İnkilap sokağın Kartalları ile basket oynadıysanız.

Bayındır sokaktaki mahalle arkadaşlarınızla şişe çevirmece oynadıysanız.

Kolejli aynı kıza üç arkadaş birlikte aşık olduysanız.

Meşrutiyet caddesinde yakantop oynadıysanız.

At arabasıyla ve büyük damacanalar ile satılan suyu evdeki küpe doldurttuysanız.

Meşrutiyet caddesindeki Büyükbabanızın yaptırdığı evi babanız yıktırıp apartman yaptırdıysa.

İlk çocukluk yıllarınız Büyükbabanızın yaptırdığı bahçeli o müstakil evde geçtiyse.

O evin sobasını ve üzerinde kızarttığınız kestaneleri hatırlıyorsanız.

Evin tavan arasındaki tarihi tüfek ve kılıçlarla oyun oynadıysanız.

Kurban bayramında bahçede koyun besleyip sonra tosunu kesmeyin diye dayınıza yalvardıysanız.

Sütçünün eşeğinin Meşrutiyet caddesinde duvar kenarında otladığını,
bahçede hallaçın yorgan dövdüğünü, çingenenin bakır tencere kalayladığını hatırlıyorsanız.

Eskici kıymetli seccadeyi ucuza almak için açıkgözlülük yapmaya kalkıştıysa.

Radyoda Uğurlugilleri, çocuk saatini, Karagöz, Hacivatı, mikrofonda tiyatroyu dinlediyseniz.

Amerikan pazarından bir şeyler aldıysanız.

Foto Hakkı’ da vesikalık ve aile fotoğrafı çektirdiyseniz.

Bozkırda yeşil bir yuvada her sabah Türküm, çalışkanım, doğruyum, yasam ............. dediyseniz.

Okula yürüyerek giderken hava kirliliğinden zor nefes aldıysanız.

Ortaokul tiyatro salonunda Hıncal Uluç’un sunduğu Modern folk üçlüsü konserini kızların çığlıklarından zor dinlediyseniz ve konserden sonra sahneye hücum edip imzalı resim aldıysanız.

Kolejin önündeki işportacıdan okul çıkışı pestil ve leblebi tozu tattıysanız.

İsportacınızı her hafta zabıta kovaladıysa.

Sabahları okula giderken dede’ den kalem aldıysanız.

Müdür Fikriye hanım size cheese dedirtirken sınıf fotoğrafı çektirdiyseniz.

İngilizce öğretmeni Erdem hanım sizi favorilerinizden havaya kaldırıp parmak uçlarınızda bale yaptırdıysa.

İlkokul diploma töreninde okul bahçesinde Foto Naci’ nin çektiği fotoğrafınız varsa.

19 Mayısta kolej bandosu, boru ve trampet takımı ile ana caddelerde geçit yaptıysanız.

Siz Ankara'lısınızdır, hemde nesli tükenmek üzere olanlardan.

Cooooook Ozledim hemde.

7 comments:

Anonymous said...

Abla gel diyorum sana su mayista bulusalim Turkiye'de. Haziran da olur. Yap birseyler bak caresine. Ben de Yesil Bursa'mi ozledim. Bursa'da ilkbahar bambaska. Mayista insallah lalelerimi gorecegim sokaklarinda...
Sevgilerimle
Nilay

Unknown said...

ablam blogunu okuduktan sonra çocukluğuma gidip geldim gülümseyerek
sadece ankaralılar değil anlattığın türden çocukluklar da yaşanmayacak biliyorum
Oynamaya topumuz olmazdı sakızların ıvır zıvırların içinden futbol topu yazısını biriktirmeye kalkardık bir sürü yazı çıkardı bir ten harf hep eksik kalırdı aynı harf :(

ne ipek böceği yetiştirmeye çalışan nede karınca yuvasını saatlerce izleyen çocuklar var şimdi pehlivan güreştiricez diye ne ipler sakızlar salardık yerdeki deliklere
sapan yapmak. kuşlara misine ve bugdaylarla duzak kurmak uygun büyük bir legende lazım bu tuzak için gazoz kapaklarından şıkır şıkır oynamak zil, okların ucunu sivri yapmak attığımızda saplamak için uç, gazoz kapaklarıyla oyun yere çizilen çizgilerele seksek beş taş düzşerdsim dizleşirmiz kanardı yok hiç acımadı demeler kırılan kollar bacaklar yinede gülümseyen yüzler.
şimdiki çocukların sadece içleri kanıyor görmüyoruz paylaşamamaktan bencillikten. oysa bizim dizlerimiz kanardı ellerimiz kanardı. düşerdik kafamız yarılırdı. Çocuk olur böyle derlerdi hep birlikte tiyatrolara giderdik :) yapıkredi ve işbankası çocuklar için sürekli sinema tiyatro vs bileti dağıtırdı. Hep birlikte tiyatroya giderdik Bremen mızıkacılarını çok severdim

Daha bir sürü şey hatırladıkça gülümsüyorum

Yüreğine sağlık ablam.

Unknown said...

Ah be Nilayim,
vakitsizlik beni sirtimdan vuruyor.

Beetle, bende dun okudum bu yaziyi yeniden, paylasmak istedim.

Dalican, ayni fikirdeyim,
dut yapraklarinin uzerinde yasayan ipek bocegini nasil SIKI takibe alirdik degil mi? Birde muhakkak pamuklar icinde kurufasulyelerin
yesermesini beklerdik,
simdi bu islemi zipzip yapiyor. Gectigimiz haftalarda bahceye sebze diktik onunla, onun bolumu ayri, her aksam gidip sebzelerini
kontrol ediyor, bu hafta tohumlari filiz verdi pek bir mutlu :))
bizim cocuklugumuz ve genclik gunlerimiz cok zor, yeni nesil bu satirlari okuyunca cogu seyi yadirgayacak eminim.

Sevgilerimle.
Zeynep

DAMLA said...

Yazını eşime de okudum, havaya girip Kolej marşını söylemeye başladı evde (kendisi de kolajlidir!!). Ben de bir Anadolu Liseli olarak "... siz paralı biz beleş!!" diye dalga geçtim...
Ne diyebilirim ki yazını bir solukta okudum ve kocaman gülümsedim okurken.
Ben bide şimdiki Shereton'un olduğu yerdeki Kavaklıdere Şaraplarının bağından üzüm aşırdığımız (çalmak değil haaa...) hatırlıyorum :)

kedi said...

Ahhhh topraaaam ahhhh.
Aldın götürdün beni nerelere.
Bunu en iyi ANKARA'yı köküne kadar anlayabilir dimi?
Eline,kalemine,hatıralarına sağlık Zeynebim.

evcilkedi said...

Bir Ankaralı olarak bunu nasıl atlamışım ben?! Ne güzel yazmışsın Zeynep ağlamaklı oldum okuyunca. Yazdıklarının büyük bir kısmını ben de yapmışım, hele gençlik parkındaki motosikletçiyi hiç unutmam. Mekan çok kalabalıktı ve kafamı bir yerlere çarpmıştım çok acımıştı. Haa ben de Ankara liseliyim bu arada:-) Sevgiler

Hülya YILMAZ said...

Ankara özlemi ancak bu kadar güzel anlatılır.
Ankara'dan sevgiler...