Monday, December 04, 2006

Nobeli Var Ama !!!

"Nobel odullu yazar Orhan Pamuk bir kitabinda soyle bir cumle yazmis:
'Imam ikindi namazi saatinde, caminin balkonuna cikarak, ikindi ezanini okudu.

' Profesor Ilber Ortayli bu tek cumleyi şöyle analiz ediyor: '
Bir kere namazin saati olmaz, vakti olur. Saat ayri, vakit ayri bir kavramdir.''Camilerde balkon yoktur, minarenin serefesi vardir.!'Ezani da imam okumaz, muezzin okur, o da serefeye cikmaz, iceriden okur'
Bu ornekle de sabittir ki kisiler kendi icinden ciktiklari toplumu bilmeden bir seyler yapmaya calistiklarinda,dogru seyler yapmazlar, yapamazlar."

Wednesday, November 22, 2006

Merhaba

Kızgın kumlarda uzun uzun yattıktan sonra bedeni denizin serinliğine bırakmak... Sabahları kızarmış ekmek kokusuyla uyanmak... Bir doktor muayenehanesinin kapısından şüpheleri dağıtmış olarak sevinçle çıkmak... Yaz sıcağında,bir öğle uykusunun mahmurluğunu buz gibi birdilim karpuzla atmak...Bir bahçenin önünden geçerken duyduğunuz hanımeli kokusu... Sabah uyanıp o gün tatil olduğunu hatırlamak..."Artık bitti"derken sizi arayıvermesi... Yaşlı ana babanızın hâlâ çaldığınız kapının arkasında ya da hattın öbür ucunda olması.
NE GÜZELDİR...
Fırından yeni çıkmış ekmeğin köşesi...
Bir köşede birbirine sarılmış uyuyan kedi yavruları...Evinizden,pişmekte olan etli biber dolmasi kokusunun yayılması... Soğuktan titrerken elinize tutuşturulan bir bardak çay... Meteliksiz bir gününüzde çoktandır giymediğiniz ceketinizin cebinden para çıkması... Uzun, sıcak bir çınaraltı. Sabahtan beri ayağınızı vuran ayakkabıları çıkardığınız an... Sudan bir sebeple küstüğünüz arkadaşınızla barışmanız...
NE GÜZELDİR...
Dört gözle beklediğiniz bir haberin gelmesi... Ağrının dinmesi... Yıllar sonra bir gün bir yerde, çocukluğunuzda annenizin sizin için yaptığı kurabiyelere rastlamak... \nYağmurdan sonra, açan günes... Buz gibi sokaktan sıcacık eve girmek... Yorgunluktan bitmişken yatağa uzanmak... Tuttuğunuz takımın ezeli rakibini yenmesi...
NE GÜZELDİR...
Yıkanmış,ütülenmiş, mis gibi kokan yatak takımlarının koynunda uyumak...
Bir köşede birbirine sarılmış uyuyan kedi yavruları...Evinizden,pişmekte olan etli biber dolmasi kokusunun yayılması... Soğuktan titrerken elinize tutuşturulan bir bardak çay... Meteliksiz bir gününüzde çoktandır giymediğiniz ceketinizin cebinden para çıkması... Uzun, sıcak bir çınaraltı. Sabahtan beri ayağınızı vuran ayakkabıları çıkardığınız an... Sudan bir sebeple küstüğünüz arkadaşınızla barışmanız...
NE GÜZELDİR...
Dört gözle beklediğiniz bir haberin gelmesi... Ağrının dinmesi... Yıllar sonra bir gün bir yerde, çocukluğunuzda annenizin sizin için yaptığı kurabiyelere rastlamak... Yağmurdan sonra, açan günes... Buz gibi sokaktan sıcacık eve girmek... Yorgunluktan bitmişken yatağa uzanmak... Tuttuğunuz takımın ezeli rakibini yenmesi...
NE GÜZELDİR...
Yıkanmış,ütülenmiş, mis gibi kokan yatak takımlarının koynunda uyumak...
Bir sandalın kenarına oturarak bacakları denize sallandırmak... En sevdiğiniz yemeğin ilk lokmasını ağzınıza aldığınız an... En önemlisi,nefes almak, konuşmak, duymak, yürümek, görmek,anlamak...
NE GÜZELDİR...
VE NE GÜZELDİR;ARKADAŞLARINIZDAN, SEVDİKLERİNİZDEN SEVGİLİNİZDEN,ALACAĞINIZ SICACIK BİR MERHABA,

Sunday, September 10, 2006

Turkiyemde Neler Oluyor?

Merhaba yeniden, uzun bir aradan sonra.
5 ay oldu ulkeme geri doneli. Icimde bir cosku var bu sebeple.
Yere goge sigmaz durumdayim. Ayaklarimin altindaki toprak benim
topragim diyerek daha bir rahat yuruyorum sanki sokaklarda.
Ama ulkemde bir suru oyunlar donuyor. Erol Manisali'nin bir yazisi bunu
cok iyi dile getirmis. Sizlerle paylasmak istedim.

TÜRKİYE'DE KÖTÜ ŞEYLER OLUYOR
Türkiye köşeye sıkıştırılıyor. Bir taraftan Güneydoğu'da iç savaş hazırlıkları tezgâhlanıyor. Öte yandan AB ile görüşmeler süresi içinde Türkiye'nin eli kolu bağlanıyor. İktisadi, siyasi ve idari yönetimi AB kurumlarına devrediliyor. Bu arada siyasi ödünler dilim dilim veriliyor. Kendi piyasasına, sanayisine, tarımına, dış ticaretine, bankacılığına egemen olamayan; yönetimini dış odaklara bırakmış bir Türkiye manzarası yavaş yavaş karşımıza çıkarılıyor. - İşin en acı yanı da bütün bunların herkesin gözleri önünde meydana gelmesi. Gazeteler her şeyi yazmasa, televizyonlar her şeyi söylemese de, arta kalan küçük aralıktan bile her şey görülebiliyor. - Sorunun temelini, ulusal çıkarların Meclis, hükümet ve diğer kurumlarca ''korunamaması'' meydana getiriyor. Türkiye'de demokrasi gerçek anlamı ile çalışmıyor, çalıştırılmıyor. Bir yandan tarikatların ve siyasallaştırılmış İslamın hâkim olduğu bir düzene kayılıyor; öte yandan ABD ve AB'nin bölgenin haritasını değiştirme girişimleri göz göre göre yürütülüyor. - Bu yaşamsal sorunlar TBMM'de tartışılmıyor, geçiştiriliyor, üstü örtülüyor. Çünkü onun dokusu buna izin vermiyor. - Güneydoğu'da olanların gerisinde ABD ve ona yaslanan bölgesel güçler var. Hükümet bunu görüyor ama ses çıkarmıyor. Çünkü ABD'nin desteği kendisi için önemli. Önce bataklığı kurutmak gerek. Lozan'ı ortadan kaldırmak isteyen iç ve dış çevreler işbirliği yapıyorsa Türkiye parça parça ayrılır. Meclis'teki 550 insan bunu göremiyor mu? Parça parça pazarlama... -Türkiye'nin altı içerden ve dışardan oyulurken ''ekonominin notunu yükseltiyorlar'' tartışması yapılıyor. Türkiye dağıtılırken notu yükseltiliyormuş!.. Galiba parça parça pazarlanınca satış işi kolaylaşıyor. Öyle ya.. ''Annan Planı'na evet oyları ile'' Kıbrıs satılırken İstanbul Borsası tavan yapmadı mı? Perakende satışların toplam değeri, toptan fiyatlarla satışın daima üzerindedir. Türkiye'yi pazarlayanlar bu kuralı iyi uyguluyorlar:
Ülkeyi parça parça pazarlıyorlar. Mallara boykot yapalım...
Geçenlerde Trabzon'da konferans verdim. Tıklım tıklım salondan haykıran insanlar
'Ne yapalım hocam diye yakınıyorlardı. Herkesin yapacağı bir şeyler vardır. Önerim şu oldu: Trabzon'da kaç sivil toplum örgütü var? 35, 40 kadar mı? Aklı başında olan 20\'si otursunlar, ortak bir protokol imzalasınlar.
Biz aşağıda imzaları bulunan örgütler şu kararı aldık: Bundan böyle hangi ülke Ermeni soykırım kararı çıkartırsa, tüm yurtta o ülkenin mallarını boykot edeceğiz. Yayın bütün bunları Türkiye'ye, ilan edin gazetelerde. Bizim toprağımızı almak isteyenleri biz de biraz ısıralım, incitelim, canlarını yakalım. Onların bize yapmak istedikleri zararın yüzde birini biz onlara yapalım. Göreceksiniz, hemen sus pus olacaklardır. Sömürgecilerin anladığı dil budur. Aldıkları eski kararları bile değiştirmeye başlarlar. Aklı başında tüm sivil toplum örgütlerine buradan sesleniyorum: Hodri meydan.. diyelim, başka yolu yok... Meclis'tekilere de örnek olur, öncülük yaparsınız. Türkiye parçalanıyorsa, belki parçalanmayı durdurmak için toplu halde istifayı bile düşünmeye başlarlar. Öyle ya; eğer ülke parçalanıyorsa, orada oturup sonuç getirmeyen muhalefet çabalarının anlamsızlığını görürler. Eğer bunu yapamıyorlarsa, ülkenin kötü gidişinden onların da şikâyet etmedikleri anlaşılır. Ama siz bir öncülük yapın bakalım, önce bir yumruğunuzu gösterin!..
Ve küçük bir not: 17 Kasım günü Samsun'da Putin in ağzından çıkan şu sözler karşısında irkildim: 19 Mayıs 1919'da Atatürk 'ün önderlik ettiği bağımsızlık ve kurtuluş hareketi bu kentte başlamıştı. O yıllarda da Türkiye ile yakın işbirliği içindeydik ... Tabii ki sömürgecilere karşı... Ben bu sözleri öncelikle Türkiye Cumhuriyeti' nin başbakanından duymak isterdim... Ertesi günü 7-8 gazeteye göz attım; bu sözlere sadece Cumhuriyet'te, ve Yeni Çağ'da rastlayabildim, ne yazık, ne acı...
Bu olay bile Türkiye'nin nereye sürüklenmekte olduğunun, tek başına göstergesidir... Ve halkın neden Şu Çılgın Türkler kitabına dört elle sarıldığının da yanıtını alıyoruz. Karartmaya karşı bir başkaldırı bu... Başka nasıl açıklanabilir?..
Erol MANİSALI:

Friday, July 07, 2006

Nedense artık yazamıyorum.

MErhabalar
Nedense artık buraya yazı yazamıyorum. Belkı dıyetten uzak gunler yasadıgım ıcın. Dıyet
yapmıyorum ama kılo verıyorum. Bunuda sanırım yaptıgım yuruyusler saglıyor.
Yıllardır yurumedıgım kadar yuruyorum hemde. Bır sure daha blogumdan uzak kalacagım.
Merak eden dostlara duyrulur.
Sevgılerımı yolluyorum.
Veda

Sunday, June 11, 2006

ESKİ EŞİNİ GETİR YENİSİNİ GÖTÜR ÇILGINLIĞI...

Nette gezinirken gordugum web sayfasinda okuduklarim cok ilginc geldi,
siz dostlarimla paylasmak istedim :)))

ESKİ EŞİNİ GETİR YENİSİNİ GÖTÜR ÇILGINLIĞI...
İşte pek çok insanın hayallerini süsleyecek bir site: Tıpkı buzdolabı, halı kampanyalarındaki gibi ’eski eşini getir, yenisini götür’ sloganıyla çalışıyor www.yenibires.net sitesinde boşanmış, dersini almamış ve yeniden evlenmek isteyenler buluşuyor. Social Club adlı internet organizasyonu, boşanmış ve tekrar evlenmek isteyen insanları bir araya getirmek için yeni bir site kurdu. Üyelik sistemiyle çalışan yenibires.net sitesi, Social Club"ın bundan önceki organizasyonu single turizmi gibi adından çok söz ettireceğe benziyor. Çünkü yenibires.net"in diğer çöpçatan sitelerinden önemli bir promosyon farkı var: Eski eşini getirene, ilk ay üyelik bedava. Bu yüzden de kendilerine okuyanı gülümseten bir slogan seçmişler: Eski eşini getir, yenisini götür.Siteye bekár ya da boşanmış kişiler üye oluyor. İçeride fotoğraflarıyla ve özellikleriyle kendilerini tanıtıyorlar. Site üzerinden birbirleriyle tanışan insanlar, düzenlenen yemek, brunch, gezi gibi etkinliklerde bir araya gelip tanışıyorlar.

ŞİRKET PRENSİPLERİ
Bu site ayrılmış kişilerin (derslerini almadılarsa) yeni bir evlilik yapmasını amaçlamaktadır.
Hiç evlenmemiş kişilerin birbiriyle evlenmesi yasaktır!
Bu sitede boşanmış iki kişi ya da bir boşanmış kişi ile hiç evlenmemiş bir kişi tanışıp evlenebilir.
Olası nişan ve evlilik masrafları, üyelik bedeline dahil değildir.
Üretim yeri ve tarihi için leyleklerden veya ailelerden bilgi alabilirsiniz.
Üyelerimizin garantisi bulunmamaktadır.
Garanti belgelerini eski eşlerinden isteyebilirsiniz.Kesinlikle iade alınmamaktadır.( bu cumleye cok guldum hahahh )

kaynak.F5haber.com

Monday, June 05, 2006

06.06.06

Bu haber ilgimi cekti sizlerle paylasmak istedim...

İngiltere’de 6 Haziran’da bebeğini dünyaya getirmesi beklenen bir anne adayı, 6 haziran 2006 (06.06.06) tarihinden korktuğu için doğumunu daha önce yapmak için hastane yönetimine talepte bulundu.
İngiliz basınında çıkan haberlere göre, sinema tarihinin en iyi ve etkileyici korku filmlerinden “The Omen”ın (Kehanet) bir tutkunu olan 30 yaşındaki Melissa Parker, 6 Haziran’da bebeğini dünyaya getirmekten büyük korku duyduğunu belirtiyor. “Bu tarihte doğum yapmaktan, doğum kötü geçecek veya çocuk kötü birisi olacak diye çok korkuyorum” diyen Parker, “Daha da kötüsü bebeğimin kendisi şeytan veya deccal olabilir” diye konuştu. Hastane yetkilileri ise Parker’ın talebinin doğumun bu tarihte yüzde 100 olmayacağı gerekçesiyle şimdilik reddedildiğini belirttiler. İncil’de Şeytan’ı simgeleyen 666 sayısı ve çeşitli kültürlerin bu tarihte Deccal’in Dünya’ya ineceği inancından ötürü o gün lanetli olarak kabul ediliyor. Bebeklerini 6 Haziran’da doğurmak istemeyen anne adayları, sezaryen için sıraya girerken, Amerikan 20th Century Fox şirketi bu tarihte 70’lerin korku filmi The Omen’ın yeni versiyonunu gösterime sokacak.Filmin Türkiye gösterimi için gönderilen 66 kopyasının geçen hafta Atatürk Havalimanı’nın kargo bölümünde meydana gelen büyük yangında yok olduğu belirtilmişti.

Kaynak: http://www.msnbcntv.com.tr/news/375079.asp

Monday, May 29, 2006

Yogurt ve Faydalari

Merhaba
Herkes biliyor gerci yogurdun faydalarini ama ben yeniden hatirlatmak istedim.
Beni goren ve taniyanlar cildimin duzgunlugunden bahsederler, tesekkur ederim.
Bunu yogurda borcluyum ben, rahmetli anneannemden ogrendim, hergun yatmadan
bir kase yogurt yiyip yatarim. Bu benim rahat uyumami da sagliyor.
Yogurt vucudumuz icin cok gerekli. Daha once sut icin ve icirin diye yazmistim.
Simdi de yogurt yiyin, yedirin diyorum. Yogurdumu herzaman kendim mayaliyorum.
Dun yine mayaladim, resimledim, sizlerle paylasmak istedim.
Faydalarini siralamak istersek kisaca:
Yoğurt, sabahtan akşama kadar günün her saatinde yenebilecek harika bir gıdadır.Yoğurt daima suyuyla birlikte yenmelidir.Süzme yoğurtta "B" vitamini kalmaz.Çünkü,vitaminler hep yoğurdun suyundadır. Şeker hastaları için yararlı bir besindir. Şeker hastalarına verilecek yoğurt, ekşimiş olmamalı ve kaymağı alınmış olmalıdır. Sabahleyin kahvaltıdan sonra yenen yoğurt,sindirimi kolaylaştırıp ,bağırsakların çalışmasına yardım eder.Her yaşta hemen hemen herkes için uygundur.Ancak,midesi çok duyarlı olanlara,onikiparmak bağırsağı ülseri olanlara dokunur.Yoğurt, hastalar ve zayıf bünyeler için sütten daha besleyici sindirimi kolay bir gıdadır.Aynı zamanda bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların(Amiplerin) çoğalmalarına ve hatta yaşamalarına engel olan bir besindir.Bu sebepten tifo ve ishal zamanlarında yoğurt âdeta bir ilaç gibi tavsiye edilmektedir.
Tüberkülozlu hastalar üzerinde de antibiyotik etki gösterir. Yoğurt aynı zamanda bulaşıcı hastalıkların tedavisinde de oldukça öneme sahiptir.Çocukların bulaşıcı karaciğer iltihâbı (hepatit) hastalıklarının dietik tedavilerinde kullanılır. Ayrıca,yüze ve boyna sürülürse cildi canlandırır.Yirmi dakika kalsın cildinizde, sonra da gülsuyuyla siliverin.Rahat bir uyku için de yoğurt yiyebilirsiniz.
Yaz geldi, yogurt yiyemiyorsaniz bol bol ayran icin :))
Saglicakla kalin.
Veda

Monday, May 22, 2006

Ne Mutlu TURKUM Diyene!!!!

Sevgili Biyonik'in cagrisina katilarak bende Turkiye Cumhuriyeti ve Laiklik konusunda paylasimda bulunmak istedim.

Ataturk'un en buyuk eseri Turkiye Cumhuriyeti. Bu yeni ve cagdas devleti kuran buyuk onder, Turk vataninin ve devletinin bagimsizligina, Turk ulusunun ozgurlugune dayali bu genc devletin kurulmasi savasimlarini verdikten sonra, "ilelebed payidar olacagini", sonsuza dek yasayacagina inandigi cumhuriyeti gelecegin genc kusaklarina emanet etmistir.
Cumhuriyet adini verdigi yeni devletin cagdas demokratik yonetim temeline oturan toplum yapisini da cagdas dunya gorusune gore olusturmustur. Bu yapiyi olusturan cagdas dunya gorusu olan Turk devriminin korunmasi da bu kusaklarin gorevidir.
Ataturk'un "Turk Devrimi" dedigi toplumsal degisme ve olusmanin degismez ilkeleri, onun olumunden sonra "Ataturk Ilkeleri" deyimiyle yeni Turkiye'nin yasama felsefesinin ana kaynagi olmustur.
Ataturk ilkeleri, Turk devriminin dayandigi temel dusunce ve inanclarin ozudur. Devrimler, yeni Turkiye'nin ruhu, ilkeler de bu ruhu yasatan gucun kaynagidir. Turk ulusunun cagdaslasmasinin durmadan gelisip surecegi inancini ozetleyen Ataturk Ilkeleri, sonsuzluga akip giden ulus varliginin sonsuz dinamizmidir.
Laiklik , genis anlamiyla cagdaslasmanin dogal bir sonucudur. Din, bireylerin diledigi inanci tasimasidir. Nasil bireyleri belli bir inanca zorlamak insan haklarina aykiri ise, devleti de belli bir inancin buyrugu altina sokmak cagdas devlet anlayisina aykiridir.
Devlet yonetiminin dinsel kural ve kurumlardan ayrilmasi, cagdas Turk toplumunun yuzyillardir bekledigi bir devrim atilimidir. Yalnizca, basimevinin ulkeye girmesine engel olup uc yuz yil geciktiren dinsel otoritenin, Turk ulusunun cagdisi kalisindaki olumsuz etkisi bile, din ile devlet islerinin ayrilmasi icin yeter ve gerek bir kosuldur.

Ataturk ilkelerimden, Laiklikten asla vazgecmeyecegime and icerim.

Ne Mutlu TURKUM diyene...
Veda.

Sunday, May 21, 2006

Yeniden sizlerleyim :)))

Merhabalar
Hepinizi cok ozledim, nisan 2 de kisa bir ara diye yazmistim sizlere, yaklasik 50 gun
olmus farkinda olmadan, ama inanin oyle bir yogundum ki, hep aklimdasiniz
ama bloguma oturup birseyler yazamadim.
Nisanin 5 inde resimde gordugunuz ucak bizi canim ulkeme getirdi. Ucagin penceresinden
yakaladim bu goruntuyu, bugun bloguma koymak istedim. Beni sevenlerime kavusturdu.
Gelince bir rahatsizlik donemi gecirdim, ameliyat oncesi ve sonrasi derken iyilesir
iyilesmez kendimi Izmir'e attim. Ailemle ozlem giderdim. Orada nete girme sansim olmadi.
Netcafeler duman icinde, bana uygun mekanlar degil ne yazik ki.
3 haftalik Izmir tatilimden sonra su an evimizdeyiz, Turkiye'de olmak ne guzel bir duygu
benim icin.
Her animdan keyf almaya calisiyorum. Bu arada biraz kiloda verdim, heryere yuruyerek
gitmenin mutlulugunu yasiyorum, zaten bu trafikde sanirim bir sure daha araba kullanamam :))
Araba kullananlarin gozu kara burada...
Ben yokken yorum birakip merak eden dostlara cok tesekkur ediyorum, hepinizi cok ama cok
ozledim.
Yeniden sizlerle olacagim, bundan emin olabilirsiniz.
Kucakliyorum hepinizi yeniden.
Sevgilerimle.
Veda

Sunday, April 02, 2006

KISA BIR ARA

Merhabalar

Su an asiri bir yogunluk icindeyim, kisa bir ara verecegim,
blogumla ilgilenemiyorum bu ara.
Sizleri seviyorum, kisa bir sure sonra yeniden burada
olacagim.
Hoscakalin.

Tuesday, March 28, 2006


Stres tipiniz hangisi?

Stres, modern çağın hastalığı. Her zaman, her yerde hayatımızın içinde sağlığımızı tehdit etmeye devam ediyor. Çağın bu hastalığıyla başetmenin yolları ise aslında oldukça basit. Bunun için öncelikle stresin belirtilerini tanımanız gerekiyor. Aşağıda sizi en iyi ifade eden cümleyi işaretleyin, stres tipinizi ve çözüm yollarını öğrenin.
(1) Her zaman büyük hedefleriniz mi var?
(2) Her zaman, olabileceklerin en kötüsünü mü düşünüyorsunuz?
(3) İşlerinizi daima son dakikaya mı bırakıyorsunuz?
(4) Yardım isteğini hiçbir zaman geri çeviremiyor musunuz?
(5) Ani tepkiler mi veriyorsunuz?
(6) Kendinize hiçbir konuda güvenemiyor musunuz?
****************************************
(1 ) Mükemmelliyetçi
Sizin parolanız; 'İyi, hiçbir zaman yeterli değildir!' Siz her alanda yüksek performans sergilemek istiyorsunuz. Tabii bu hırsınız nedeniyle de ister istemez kendinizi baskı altına alıyorsunuz. Bunun altında yatan neden ise çevrenizden sürekli iltifat alma isteğiniz!
Çözüm: Yüzde 100 başarının gerçekten gerekli olup olmadığını kendinize sorun. Ayrıca başarılarınız karşısında kendinizi bir buket çiçek ya da uzun zamandır almak istediğiniz bir kozmetik ürünle ödüllendirin.
Anti - Stres önerisi: Sakinleşmek için Akuspressur'dan yararlanabilirsiniz. 'Olağanüstü sakinlik', dizinizin altında yer alıyor! Stresle başedemediğinizde işaret parmaklarınızla bu noktaya yaklaşık 20 saniye boyunca baskı yapın. Akupressur, sizi sakinleştirecek!

(2) Kötümserler
Siz bardağın yarısını dolu değil, boş görüyorsunuz. Dolayısıyla küçük problemleri gözünüzde büyütüyor, adeta bir felaket olarak algılıyorsunuz. Bunun nedeni, sürekli pesimist bakış açınız nedeniyle kötülükleri kendinizden uzaklaştırma isteğiniz.
Çözüm: Problemlerin kabusa dönüşmesinin, gözardı edilebilecek kadar çok düşük bir ihtimal olduğunu sık sık kendinize tekrarlayın. Ve olabilecek sorunlara değil, gerçekleşmiş olanlara odaklanın.
Anti - Stres önerisi: Hayatı o kadar da ciddiye almayın, Örneğin; neşeli bir film sakinleşmenize yardımcı olabilir. Stresten kurtulmanız için size ayrıca küçük bir meditasyon önerimiz var. Bunun için rahat bir yere oturduktan sonra düzenli olarak derin derin nefes alın ve verin. Bu sırada istediğiniz bir sayıya ya da kelimeye konsantre olun.

(3) Kararsızlar
'En iyi performansı, baskı altında çalışırken sağlıyorum' Yapılması gereken işleri son ana bırakmak için kendinize hep bu bahaneyi yaratıyorsunuz, değil mi? Aynı şey, herhangi bir konuda karar vermeniz gerektiği durumlar için de geçerli tabii. Çünkü bir şeyleri yanlış ya da hatalı yapmaktan çok korkuyorsunuz.
Çözüm: İşlerinizi, basit görünecek şekilde bölümlere ayırın. Eğer projeyi bütün olarak incelerseniz paniğe kapılabilirsiniz. Ayrıca hızlı karar vermeyi ve hatalarınız karşısında durabilmeyi de bir an önce öğrenmenizde yarar var.
Anti - Stres önerisi: Enerjinizi hedef noktasına yönlendirebilmeniz için 'Canlandırma' yönteminden yararlanın. Örneğin; işlerinizi bitirdiğinizde kendinizi ne kadar iyi hissedeceğinizi zihninizde canlandırın. Özgüveninizi kazanmanız için de size mini bir mantra öneriyoruz: 'Ben bunu kolaylıkla başarabilirim' Bu kelimeyi gün içinde sık sık tekrariadığınızda özgüveninizi kısa sürede kazanacaksınız.

(4) 'Evet' diyenler ( ben bu guruptayim)
Siz, adeta iyilik meleğisiniz, Çevrenizdekiler S. O, S verdiklerinde hiçbir zaman 'hayır' diyemiyorsunuz. Bunun altında yatan neden ise kendinizi sadece yararlı bir şeyler yaptığınızda önemseneceğinizi düşünüyor olmanız.
Çözüm: Artık önemli olmadığını düşündüğünüz yardım isteklerini reddetmeye başlayın. Ayrıca sadece başkalarına değil, kendinize de zaman ayırın.
Anti - Stres önerisi: Müzik dinleyin, okuyun, yürüyüş yapın veya dans edin. Bu sırada sizi hiç kimsenin rahatsız etmesine izin vermeyip. Günün sadece 1 saatini bile kendinize ayırdığınızda huzuru bulacaksınız.

(5) Öfke mahkumları
Kontrol mekanizmasını kullanmak size göre değil. Sizinle kimse uğraşmasa bile sık sık kendinizle yüzleşme ihtiyacı hissediyorsunuz. Bunun altında yatan neden ise başarısız olma korkunuz. Dolayısıyla hafif bir güçsüzlük belirtisinde yenilgiye uğrayacağınızı düşünüyorsunuz.
Çözüm: Rahatlayın! Kendinizi daima haklı görme isteğinden vazgeçin artık.
Anti - Stres önerisi: Kendinize stres topu alın. Bu top sayesinde tüm kızgınlığınız kendiliğinden geçecek. Veya sık sık havaya yumruk atmaya ne dersiniz? Bu yumruklar sayesinde öfkenizi boşaltıp, gevşeyeceğinizden hiç kuşkumuz yok!

(6) Dikkatli olanlar
'Bunu nasıl olsa başaramam!' Bu cümle duygularınıza adeta tercüman oluyor, değil mi? Pozitif bir şeyler düşündüğünüzde (çok nadir de olsa!), negatif bir noktasını bulmakta gecikmiyorsunuz. Çünkü kendinizi gereğinden fazla eleştiriyor, planlarınızın boşa çıkacağını düşünüyorsunuz.
Çözüm: Hataların, dünyanın sonu olmadığını farkedin artık. Ayrıca, size yöneltilen iltifatları; 'eğer' veya 'ancak' gibi kelimeler sartetmeden kabul edin.
Anti - Stres önerisi: Gökyüzünü sembolik olarak yakalayın. Bunun için ayakta durun ve sanki gökyüzünü yakalamak istiyormuş gibi ellerinizi başınızın üzerinde uzatın.

yazi: emailime geldi
resim: http://www.stress.utwente.nl

Saturday, March 25, 2006


Gökkuşağı gibi gülümse.
Aşkın bir adı hüzünse, öbür adı mutluluktur.
Yarısı zorluksa, diğer yarısı rahat bir soluktur.
Bir gün yüreğin kanadığında, biri ağlar ise
“O” gerçek dostundur.
Dostlarınla öyle yaşa ki,
düşman olduğunda hakkında söyleyecek sözleri olmasın.
Düşmanlarınla öyle yaşa ki,
dost olduğunda yüzün kızarmasın.
Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç,
bir tohumla başlar.
En uzun yolculuklar bir adımla başlar.
Gerçek sevgiler ise küçük bir tebessümle başlar
Değer verdiğin insan sana değer vermiyorsa,
bırak kendi değeriyle kalsın.
Lüzumsuz şeylerin peşinden koşan, lüzumlu şeyleri kaçırır.
Gülü öyle bir sevmelisin ki,
soranlara “dikeni yok” diyebilmelisin.
Dal rüzgârı affetmiştir, ama kırılmıştır bir kere.
İnsanları çılgına çeviren şey; bugünün deneyimi değil,
dün olan bir şey için pişmanlık duymak
ve yarının getireceklerinden korku duymaktır.
Geldiğin zaman boşlukları dolduran değil,
gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.
Dostlar ırmak gibidir. Kimi zaman suyu az, kimileyin çok…
Kiminde ellerin ıslanır yalnızca,
kiminde ruhun yıkanır boydan boya.
Hayatın en güzel anı her şeyden vazgeçtiğiniz zaman,
sizi hayata bağlayan biri olduğunu düşündüğünüz andır.
Karamsar olmak zor değil,
zor olan çılgın bir fırtınadan sonra,
gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir.
resim : Mehmet Hamurkaroglu.
yazi: emailimden sahibini bilmiyorum.

Wednesday, March 22, 2006

Gormeyenler icin sen de bir kitap oku!!!


Merhaba
Bugun sizlerle paylasmak istedigim
bir konu var, bu konuyu Yemekbiz
blogunda da gundeme getirdim.

Görmeyenler için sen de bir kitap oku!

Bu konuda hareketi baslatan sevgili
Binnur, bu konu ile bir blog hazirlamis,
bende buradan duyurmak istedim.
Blogun ismi Onlara Kitap Oku.
Evet detayli tum bilgiler bu blogda mevcut,
daha fazla bilgi icin Ekmek Kokusu blogunu
ziyaret edebilirsiniz.Boyle bir girisim icin blog dostumuzu
kutluyorum.Diger blog dostlarininda bu harekete yardimci
olmalarini diliyorum.

Monday, March 20, 2006

Uzgunum


Evet, uzgunum.
Cunku 89 kg ya dusmeyi beklerken 91.5 kg ya ciktim.
Kabahatli benim, yuruyuslerim aksadi. Turkiye'den
misafirim var, degisik lezzetler yapinca tatmadan yemeden
olmuyor, bu ara surekli tatlimsi seyler arayisindayim.
Kendimi tutmasam dunyayi yiyecegim sanki, bir an
o duruma geliyorum. Hemen suya sariliyorum o an.
Ama bu aksam dondurmali irmik tatlisini yedikten sonra
aa ben ne yedim yahu dedigimi kendi kulagim bile duydu.
Baharda beni bunaltiyor sanirim, yurumeye baslasam,
oyle guzel olacak ki...
Sizleri seviyorum,. Obezanne 85 kg bana hayal gorunuyor
su an. Ama seni tum gucumle destekleyecegim arkadasim.
Sevgilerimle.

Friday, March 17, 2006

@@ ISTE BU HAFTANIN YILDIZI@@

Merhaba

Tum diyet kardesleri bu hafta yogun bir hafta icinde idi.
Herkes baharinda verdigi bir cosku ile yediklerine
dikkat etmeye basladi, ama kimilerimiz cok cok iyi
durumda bu hafta. Adaylarimiz icinde bu hafta one
cikan diyet kardesimiz sevgili Caloricolic oldu.

buyuk bir azimle devam etti ve eminim ki bundan sonrasida
gelecek, tebrik ediyoruz seni sevgili Caloricolic.
Diger diyet kardeslerim hadi haftaya bir gayret bende dahil.
Hala 89 a dusemedim, ben 90 da tikandim kaldim. Yeniden
hizlandirmaliyim bu isi, misafir olunca evde zor oluyor.
Kilo almamaya ozen gosteriyorum vermeye degil :)))

Onumuzdeki hafta icin ev sahipligini sevgili Aysel' e devrediyorum.
Hepinizi cok seviyorum. Iyi bir hafta sonu gecirmenizi diliyorum.

Tuesday, March 14, 2006

Bir Bahar Aksami

Merhaba
Bugun aksam eve geldigimde henuz hava kararmamisti.
Bahceyi sularken bir ugur bocegi kondu koluma.
Cocuklugum aklima geldi birden,
Ugur bocegi bize kondugunda bir dilek tutardik,
kisa sure icinde ugur bocegi havalanirsa
kondugu yerden dilegimiz olacak diye
sevinirdik.
Hatta benim cocuklugumda bir banka
ugur bocegi seklinde kumbara vermisti,
sanirim annem hala sakliyordur onu:))
Bende cocuklugumda yaptigim gibi
bu aksam bir dilek tuttum,
bir sure bekledim.
Ugur bocegim uctu.
Icimde bir huzur, mutluluk birakarak.
Ugur bocegimin ardindan da
bu sarkiyi soyledim.
Bir Bahar Aksami

Bir bahar aksami rastladim size
Sevinçli bir telas içindeydiniz
Derinden bakinca gözlerinize
Neden Basinizi öne egdiniz?
Içimden uyanan eski bir arzu
Dedi ki yillardir aradigin iste bu
Simdi soruyorum büküp boynumu
Daha önceleri neredeydiniz?

Yahya Kemal Beyatli
resim: Mehmet Hamurkaroglu'na ait.

Sunday, March 12, 2006

@@Haftanin Parlayan Yildizi@@

Bu haftanın parlayan yıldızını seçmek için ev sahipliği bana düştü.
Gelelim kurallara Nilay'ın yazdığı şekilde aynen yayınlıyorum...

1. Bu tatlı, çekişmeli bir YARIŞMADIR.
2. Haftalık düzenlenecektir.
3. Amaç, aramızda zevkli bir rekabet ortamı yaratmaktır.
4. Haftanın parlayan yıldızı seçilen arkadaşımız 3 hafta boyunca
tekrar seçilemeyecek ama oyunu kullanabilecek.
5. En azimli, diyetinde en ısrarlı, egzersizinde devamlı ve
o HAFTA kilo kontrolünde en başarılı olan arkadaşımız
hepimizin oylarıyla seçilip haftanın parlayan yıldızı olacak.
6. En çok oy toplayan haftanın parlayan yıldızı olacak.
7. Oylamalar, yorumlarla yapılacak. Etkinliğin ev sahibi,
PAZARTESİ günleri HAFTANIN PARLAYAN YILDIZI adı
altında bir post yayınlayacak. Ve oylamalar sadece bu posta
bırakılan yorumlardan oluşacak.
8. Parlayan yıldız olmak isteyen arkadaşlarımız, cuma ya
da cumartesi günleri ve persembe günü olmak üzere iki
ayrı post ta kilosunu gösteren birer resim yayınlayacaklar.
Kendisini göstermek istemeyen, sadece basküldeki rakamı
gösterebilir.
9. Ev sahipliği her cuma ya da cumartesi başkasına devredilecek.
10. Haftanın yıldızı cuma gününden bir dahaki perşembeye kadar,
haftanın parlayan yıldızı ünvanıyla dolaşabilecek.
Yıldız ünvanı her cuma başkasına devredilecek.
Hadi bakalim bol sans...

Bu guzel ciceklerin resmi Mehmet Hamurkaroglu tarafindan
cekilmistir, Ankara Cumhuriyet Lisesi mezunlarindaniz.
Blogumda resimlerinden ornekler verebilecegimi soyleyince
cok sevindim, tekrar tesekkur ederim kendisine.
Mehmet agabeyin resimlerini gormek isterseniz:


www.treklens.com/members/hamurkaroglu/photos/
www.trekearth.com/members/hamurkaroglu/photos/
www.treknature.com/members/hamurkaroglu/photos/

http://community.webshots.com/user/hamurkaroglu

Thursday, March 09, 2006

Sevgi Tatlisi

Merhaba
Biz diyet yapan dostlar icin kilo aldirmayan bir tatli
tarifini paylasmak istedim bugun.
Sevgi Tatlisi:))
MALZEMESİ

1 adet lekesiz gönül
1 adet açık yürek
500 gr güler yüz
250 gr tatlı dil
100 gr hürmet
1 çorba kaşığı sevgi
1 çay kaşığı hoşgörü
1 su bardagi iyi niyet
1 olcek durustluk
goz karari saygi

HAZIRLANIŞI
Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır
Yumuşatılmış tatlı dili üzerine ilave ederken,
Sevgi ve saygıyı üzerine ince ince üzerine ekle.
Hürmet, iyi niyet ve hoş görüden meydana gelen

Şurubu buna kat.
Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek
Dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle
Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını,
Karnın acıkınca değil, RUHUN ACIKINCA YE.

AFİYET OLSUN……...

Wednesday, March 08, 2006

kadinlar gunumuz kutlu olsun

Bu cicekler sizlere kendi bahcemden...
Sadece bir gun anilmak istemiyoruz, dunyanin her yerinde caresizlik icinde binlerce kadin var,onlarinda hergunu mutlu, saygin gecsin diye umut ediyorum bende.Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında Amerika' edildi.
Bu gün bir Dünya Kadın Günü olmasını sağlayan tarihteki bazı önemli kilometre taşları:
1857 New York: kadınlar 12 saatlik günlük çalışma saatine, düşük ücrete karşı yürüyüşler yaptılar. Polis tarafından dağıtıldılar.1908 New York: 15.000 kadın daha kısa çalışma saati, daha iyi gelir ve oy hakkı için yürüdü. Doğum izni istediler. Kullandıkları slogan "Ekmek ve Gül " idi. Ekmek yaşama güvencesi, karın tokluğunu, gül ise daha kaliteli yaşamı simgeliyordu.1909 İlk Kadın Günü 28 Şubat ta kutlandı. Avrupa'daki kadınlar da Şubat ayının son pazar gününü Kadın Günü olarak kutladı.1910 Clara Zetkin isimli bir Alman sosyalist kadın, kadın Sosyalist Enternasyonalinde Dünya Kadınlar Günü olmasını önerdi ve kabul edildi.1911 Kophenag kararından sonra ilk kez 19 Mart ta Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre de kutlandı. Yüz binlerce kadın ve erkek değişik aktiviteler yaptılar. Oy verme, seçme seçilme hakları yanısıra meslek edinme ve mesleki eğitim görme haklarını istediler.Bu kutlamalardan 2 hafta sonra Triangel yangınında 140 kadın öldü. Bu olay Amerika çalışma kurallarını büyük ölçüde etkileyen bir yere sahiptir.1917 Rus kadınlar " ekmek ve barış" için grev yaptılar. Yaşam koşullarının kötülüğünü protesto ettiler. Bu olay 8 Mart ta olmuştur ve daha sonra bütün Avrupa ülkeleri tarafından da kabul görmüştür.1977 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü olarak 8 mart'ı kabul etti.

Saturday, March 04, 2006

Bahar Geldi.


Bahar geldi, icimizde bunu hissedebiliyoruz cogumuz. Benim yasadigim yerde yaz geldi desem sanki daha dogru olacak sicaklik 30 C lere cikiyor gun icinde.
Baharin gelisi ile sigara icen dostlara yazmak istedim. Sevgili esimde dahil. Gelin sigara icenler bu bahar bu zehirden kurtulun. Yasadigim ulkede sigara icmeyenlere gosterilen saygidan cok mutluyum ben. Sigara icenlerin dislandigi bir toplumda olmak bana gore guzel, gerci sigara icenler bundan hosnut degil ama, pasif icici konumundan kurtuluyoruz cunku.

Kanser başta olmak üzere bir çok hastalığın baş sorumlusu olarak gösterilen sigara, 2005 yılında 10 bin 500’ü pasif içici olmak üzere yaklaşık 112 bin kişinin ölümüne yol açmis.
Sigarayla Savaşanlar Vakfı Başkanı Ubeyd Korbey, dünyanın en tehlikeli bağımlılık yapan maddesi olarak kabul edilen sigaranın her yıl milyonlarca kişinin ölümüne neden olduğunu vurguluyor. Ölümden kurtulan milyonlarca kişinin ise sakatlık ya da hastalıklarla uğraşmak zorunda kaldığını vurgulayan Korbey, tüm uyarılara karşın Türkiye’de binlerce çocuğun aralarında bulunduğu 25 milyondan fazla kişinin sigara kullandığını söyledi.
Kanser başta olmak üzere birçok hastalığın baş sorumlusu olarak gösterilen sigaranın 2005 yılında da can almaya devam ettiğini belirten Korbey, şunları kaydetti:
“Geçen yıl 10 bin 500’ü pasif içici olmak üzere toplam 112 bin kişi sigara yüzünden öldü. Pasif içicilerden bin 500’ünü ise bebekler oluşturuyor. Aynı yıl trafik kazalarından ölen kişi sayısının kesin olmamakla birlikte yaklaşık 3 bin olduğundan bahsediliyor. Buna göre, geçen yıl sigaraya verilen kurban sayısı, trafik kazaları sonucunda ölenlerin yaklaşık 37 katına ulaşıyor. Bu çok ciddi bir rakamdır. Pasif içicilerden ölenler bile trafik kazalarında ölenlerden fazla.
Korbey, evde sigara içilmemesi konusunda tiryakilerin de artık bilinçlenmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:“5 yaşından küçük çocuğun olduğu evde sigara içmek, cinayet işlemek ya da toplumda havaya ateş açıp birini vurmakla aynıdır.
Bugün kadınların sigara içme oranı da ciddi boyutlara ulaştı. Örneğin, son yıllarda kadınlardaki akciğer kanseri oranı arttı. 1988 yılında kadınların sigara içme oranı erkeklerin dörtte biriyken, bugün bu oran ikide bir haline dönüşmüştür. Buna bağlı olarak sigara yüzünden sayısı bilinmese de bebek düşüklüğü ve eksik kilolu doğum önemli oranda arttı.”

Haydi sevgili dostlar eger sigara iciyorsaniz paketinizi savurun bir tarafa, sigara icin harcadiginiz
parayi bir kenarda biriktirip ihtiyaci olanlarla paylasmaya ne dersiniz ?

Sevgilerimle.

kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/359225.asp
resim:
www.dbiconference2007.asn.au

Thursday, March 02, 2006

Dont date him girl!!!!



Dun aksam haber kanallarinin birinde gordum,
bu sitenin tanitimini. Capkin bay
ve bayanlari listeleyen bir web sitesi.

Cok komik ve ilginc geldi bana.

Uyelik bedava imis... Linke tiklayin gorun.

http://dontdatehimgirl.com/home/index.html

not: $ 256 milyon dolar cikmadi bize, uzgunum.

Wednesday, March 01, 2006

Yeni bir yas...


Yeni bir yasa girerken... Yeni bir bahar baslangici.

40'li yaslarda yukari dogru tirmanisa gectim. 40 olayim derken
birkac sene once simdi baktim 42 olmusum. Amerikan Ruh Sağlığı
Derneğinin raporuna göre yeni yasa girerken kadınların en sık aldığı
yeni karar 'zayıflamak', erkeklerinse 'sigarayı bırakmak'.
Hurriyet gazetesinde Dr. Serdar Günaydın'in bir yazisinda soyle yaziyordu.

" 20'li yaşlar yaşama daha sağlıklı bir şekilde bakılan
yıllardır sanki.
Eski hareketlilik kalmaz ve geleceğe dönük planlar yapılır.
Artık aşklar daha uzun sürelidir. Henüz evlilik olmasa bile
en büyük hedeflerinden biri çocuk sahibi olmaktır.

30’lu yaşlarda kişiler gerçek kimliğini bulmuştur.
Toplumdaki yerini belirleyen ve tam olarak ne
olduğunun bilincinde olarak yaşamdan zevk almaya
bakar. Yaşamdaki en önemli kararlar bu dönemde alınır.
30'lu yaşların sonlarına gelindiğinde ise orta yaş
sendromu baş gösterir.
Dış görünüş beğenilmemeye başlanır. Yüzde belirmeye
başlayan kırışıklıklar ve fazla kilolar sorun olarak görülür.

40 yaşındakilere tamamen olgunlaşmış diyebiliriz.
Ne yaptığını bilir, çevresini çok iyi tanırlar. Artık kendi
değer yargılarına ve kendi gerçeklerine göre yaşarlar.
Geçen her gün kişi için büyük önem taşır.
Evliliklerde ayrılıklar genellikle bu yaşlarda yaşanıyor
dikkatinizi çekeriz.
Yaşlılık ve yalnızlık korkusunu da yabana atmamalı.

50'li yaşlara gelindiğinde ise kişi artık daha huzurludur.
Ailesine ve çevresine karşı daha anlayışlı olur.
Vaktini sevdiği insanlarla birlikte geçirmeye çalışır.
Eğer büyükanne, büyükbaba olunmuşsa bakış açısı
daha da değişecektir. Bu süreçte kişiler çok hoşgörülü
ve sevecen olurlar.

60'lar daha çok aileye bağlanma yaşlarıdır. Çocuklar
ve torunlarla zaman geçirilir, onların memnuniyeti için
uğraş verilir.Günlerin huzur ve mutluluk içinde geçmesi
hedeftir. Eşler birbirlerine her zamankinden daha çok
bağlıdır ve bu nedenle de birbirlerine destek olurlar.
Yeni ilgi alanları bulunur, bu yönde aktiviteler gösterilir."


Benimde hedefim yine zayiflamak tabi ki. Sizlerle birlikte bunu
basaracagim.

Sevgilerimle.

resim: ashampoo pictures

Tuesday, February 28, 2006

Merhaba

Merhaba
Diyet ne durumda diye soracaksiniz bugunlerde.
Hala devam ediyorum, yediklerim kontrollu. Fakat hala 89 kg ya
dusemedim. 90 kg da bekliyorum su an. Sabir ediyorum.
Dusecegim elbette. Bu listeye sadik kalmaya calisiyorum.
Sagolasin ikili delilik.
Ya da sinirlenip yiyecegim :)) sinirlendigim zaman hemen bir tane
muz yiyorum tadi da, kokusu da beni rahatlatiyor inanin.
Bu ara merak edenlere yazayim mega milyon $ 256 ya cikti.
Oynadim dunden...Bol sans hepimize diyet dostlarim.
Ayrica bugun ve yarin benim dogum gunum. Neden mi iki gun?
Cunku ben 29 subat dogumluyum :))) 2008 e kadar yine yok.
Kimi dostlarim 28 subat kutlar, kimi 1 mart. Canim annecim.
Tam gununde dunyaya getirmis beni.
Sevgilerimle.

Sunday, February 26, 2006

4X4 lere cevaplar

Merhaba,
Ben pek sobeleme ebeleme isine girmiyorum. Vaktim yok.
Ama iki sevgili dost Biyonik ve Evcil Kedi beni 4X4 konusunda
sobelemisler. Bugun pazar, simdi kahvemi icerken yanit vereyim
istedim.

Bu yasima kadar yaptigim 4 is ( 5 oldu belki daha da var )

Ogrencilik yillarimda kemik kutulara osmanli gravurleri cizmek,penye boyamak
Izmir'de ilk bilgisayar firmasinda 3741 delgi makinalarinda veri girmek
Software satis ve pazarlama
Amerika'ya geldigimde lokantada yer gosterme
Simdi kendi isyerimizde computer hardware isi yapiyorum.

Bikmadan Seyredecegim 4 film

" Les Misarebles" (Sefiller)
Zugurt Aga ( ayrica tum filmlerini severim Sener Sen'in)
Yer Demir Gok Bakir
Rain Man

Yasadigim 4 yer

Ankara
Izmir
Ankara
Houston, Texas

Izledigim 4 Tv Programi

Good Morning America sabahlari
CNN Gun icinde
Aksamlari yemek hazirlarken Emeril Live
Pazar aksamlarida bu cilgin kadinlari izlerim.

Tatil icin gittigim 4 yer

Iskenderun'dan Sinop'a kadar tum sahili gezdim.
Ama en cok sevdigim yerler
Patara
Cesmealti
Eski Foca
Akcakoca
Amerika' da bana gore gormeye degecek yer yok. Memleketim yetiyor bana.

En sevdigim 4 yemek

Iskembe dolmasi
Her turlu hamur isi
Karniyarik
Isirganotu kavurmasi

Simdi olmak istedigim 4 yer

Izmir Karsiyaka'da annemin, babamin, agabeyimin yaninda olmak.
Izmir Karsiyaka'da annemin, babamin, agabeyimin yaninda olmak.
Izmir Karsiyaka'da annemin, babamin, agabeyimin yaninda olmak.
Izmir Karsiyaka'da annemin, babamin, agabeyimin yaninda olmak.

Sevgilerimle.

Bende AGE35 'i sobeledim.

Thursday, February 23, 2006

Gurbet Yolu Hasret Dolu


Ciddi istir gurbet, sakaya gelmez. Uzaktan toz pembe gorunur; Yasamayan bilmez, Iki yuzlu olduk buralarda biz biraz:
Sokakta bize gelen gecen "Hi, how are you doing?"diyerek selam verince sasirdik onceleri, nerden taniyor beni bu yahu dedik.Sonra ne yapmaciklar diye elestirdik, amaTurkiye'ye donunce "nedir bu insanlarin surati,bir merhaba deseler dillerine mi yapisir" demeyi ihmal etmedik. Isimlerimizi soylerken katlediyor Amerikalilar diye dem vurduk, ama senelerdir bir Iowa diyemedik dogru durust; one, van, won a donduremedikbir turlu dilimizi. Anam babam, buralar cok medeni, uygarlik baska seymis,diye telefonlara sarildik onceleri; sonra Gandhi nin"What do you think of Western civilization?" sorusuna verdigi cevap geldi aklimiza,oturduk agladik. Benden gayri dursun Yunanli dedik senelerce; sonra Uzoya sarildik raki bulamadigimiz aksamlarda. Burda bize ikinci sinif insan muamelesi yapiyorlardiye sikayet ettik, sonra aklimiza geride biraktigimiz, kendi memleketinde 2. hatta 3. sinif muamelesi goren insanlarimiz geldi, sustuk. Es dost dugununde "hadi kizim kalk biraz oyna"diyen annelerimizi "ben mi,hayatta!" diye tersledik; sonra New York barlarinda masalara cikip gobek attik.Tuketici haklari super burda dedik; sonra kullandik kullandik geriverdik aldiklarimizi.. Turkiye’deyken, caldigi yerden kosarcasina kactik; burada ise kadehleri kurunca sofraya "koy bir Ibo, bir Muzeyyen abla" dedik, demekle kalmadik hatta hepsini ezberleyip meze yaptik rakilarimiza. Amerikalilar kor cahil, dunyadan haberleri yok diye dalga gectik, ama bize sizler Ermenileri katletmisiniz denince, "yok biz onlari oldurmedik, onlar goc yolunda olduler" den baska bir sey diyemedik. Saglik sigortasinin pahaliligindan yakindik durmadan,belese getirmenin yollarini aradik, ama basimiza bir is gelse, 911'i arayabilmenin, acilden geri cevrilmeyecegimizi bilmenin rahatligiylakoyduk basimizi yastiga geceleri.Ingilizceyi sardik dilimize, kinandik aralara serpistirdigimiz Ingilizce kelime ve deyimler yuzunden; agiz dolusu Turkce kufurler savurduk futursuzca, sanki bu memleketteki tek Turk bizmisiz gibi, rezil olduk zaman zaman; agzimiza gozumuze bulastirdikhepsini. Hepimiz baska umutlarla geldik buralara. Kimimiz dar atti kendini okyanusun bu yakasina, kimimiz ayaklarini suruye suruye indi JFK Havalimanina.Hep OZLEDIK. Hem de Alex'in Lyonu, Vi'nin Pekini,Kavita'nin Bombayi ozlediginden bir farkli ozledik nedense.Kimimiz ince belli bardakta turistik Rize cayinin hasretini cekti, kimimiz anasinin dizinin, kimimiz Kas'in arnavutkaldirimli yollarinin. Kimimiz dondurulmus simit tasidi valizinde, kimimiz dolmalik biber- burdakiler kafam kadar, doldur doldur bitmiyor diyerekten. En cok da Istanbul'u ozledik. Raki-balik girdi nice geceler ruyalarimiza. Erie golune, Atlas Okyanusuna, Colarado Nehrine, Meksika Korfezine donduk yuzumuzu, kapattik gozlerimizi, Kadikoy-Besiktas vapurunda Bogaz ruzgari yaliyor suratimizi diye hayal kurduk. "Deli misin, napcaksin donup, milletkapagi oraya atmaya calisiyor" azarlariyla anamizin babamizin "kizim yetmedi mi artik?" sitemleri arasinda bir gidip bir geldik gidip-kalma planlari arasinda.Can Dundarin dedigi gibi hep ufak bir isik gormek icin baktikTurkiye’ye. Kimimiz gordu, ilk ucaga atladi.. Kimimizumudunu hepten kesti.Benim ise, gene Can Dundar’in dedigi gibi, bavullarim hep toplu duruyor; bu ask burada biter ve ben cekip giderim diyecegim gun icin.

Rahmetli Zeki Muren'den sevdigim bir sarki vardir: Onunda bir bolumunu
paylasayim sizlerle...
ruzgarlara kapilmis kuru yaprak misali
gozlerimden gitmiyor nazli yarin hayali
gurbet gurbet gurbet yolu hasret dolu
yalnizim bu ellerde gonlum hasret doludur
kimsesizim yalnizim yolum gurbet yoludur
gurbet gurbet gurbet yolu hasret dolu

not: ustteki yazinin yazarini bilmiyorum email guruplarimdan birinden geldi.

Wednesday, February 22, 2006


Merhaba
Bugunku oglen yemegim, nasil duruyor. Simdi nedir bu diye soran dostlar vardir.
Hemen soyleyim yumurtali taze fasulye kavurmasi. Bu yemek icin
yassi taze fasulye cok daha guzel oluyor ama bulamadim onlardan.
Normal taze fasulyeleri ayiklayip sicak suda biraz hasliyorum.
Sonra tavamda soganlari kavuruyorum, sarimsak ilave ediyorum.
Haslayip suzdugum fasulyelerimi ilave edip karistiriyorum hepsini.
Tuz ve karabiber ilave ediyorum. Baska bir kasede 3 tane yumurtayi
cirpip fasulyelerimin uzerine dokuyorum karistiriyorum, ocagin
altini kapatip dinlendiriyorum.
Diyetim halen devam etmekte, dengeyi bozacak birsey yemedigim halde
8 li sayilari goremedim hala, usanmadan yilmadan devam edecegim.
Bekleme zamanindayim biliyorum, sabreden dervis muradina ermis hesabi:))
Bu arada megamilliyon yine devir etti, rakam $ 203 milyon.

Sunday, February 19, 2006

Turkum ve Gurur Duyuyorum.


Merhaba

Belki bircok kisi, diyet uzerine kurulan bir blog, neler post ediliyor.
Ama olsun diyet yapmaya devam ediyorum, ama guncel yasamimda beni etkileyen bazi konulari siz dostlarimla paylasmak istiyorum.
Bu yazi bir arkadasimdan email edilmis bugun.
Beni cok duygulandirdi.


HELAL SANA MICHAEL EFENDI !
Alman ZDF Televizyonun da Thomas Gottschalk in sundugu "Bahse Var misin" adli yarisma programina basvuran ,Isviçreli Michael Sauser 188 ülkenin Ulusal Marsini notasiyla birlikte söyleyebilecegini iddia etti.
Yarisma istegi kabul edildi ve yarisma günü Jüri'nin seçtigi bes ülkenin Ulusal Marsi'nin okunmasi kararlastirildi, secim yapildi ve Marslari okunacak ülkeler sirayla Çin, Misir, Tayland, Bosna Hersek ve Türkiye idi.
Michael Sauser, ilk dört ülkenin Marsini basariyla okuyunca jüri yeterli bularak yarismayi kazandigini söyledi ve Türk Ulusal Marsi'nin okunmasina gerek olmadigini söyledi, Ancak Michael Sauser "Hayir mademki Türk Bayragini da seçtiniz Türk Ulusal Marsini da söylemek istiyorum" dedi.
Bunun üzerine jüri ve yapimci kabul etmek zorunda kaldi, Orkestra hazirlandigin da Michael Sauser salona dönerek "Yanliz Türk Ulusal Marsi ayakta dinlenir kalkmanizi rica ediyorum" dedi.
Katilimcilarin saskin davranislari biraz sonra Michael Sauser' un ricasini yerine getirmeye dönüstü ve Michael Sauser o güzel aksaniyla Türk Ulusal Marsi'ni muhtesem sekilde icra etti.

Bu yaziyi ozellikle paylastim sizlerle, okuyun , biraz haz duyalim, Türk oldugumuz icin övünelim...
Su an Turkiye'de İstiklal Marşı'nı söyleyemeyen insanları belediye başkanı, parti temsilcisi uyesi yapiliyor ya o da bizim ayıbımız...

Sevgilerimle.

Saturday, February 18, 2006

Kahvaltilik Burritolar ve Can Yucel


Merhaba
Pazar sabahi sizler icin hazirladigim burritolarinizi yerken
asagidaki satirlarida okumanizi tavsiye ediyorum.
not: kahvaltilik burrito tarifi asagida.

Bir Mal Beyanı da Can YÜCEL usta vermiş zamanında...

Can Baba'ya (Can Yucel) göre de herkesin mal beyanı böyle olmalı:

1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2-Gökyüzünde bir bulut
3-Bitlis'te beş minare
4-Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5-Büro mobilyası; ve çelik kapı; üreten bir fabrikanın öğle üzeri
yaslanıp
sigara içilen beyaz duvarı
6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-Palandökende bir palan, iki döken
8-Kastamonu'da üç kasto
9-Üç fay hattı
10-Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-Dünyada mekan
12-Ahirette iman
13-Denizde kum
14-Uzayda yerçekimsizlik
15-Bi çuval gazoz kapagi
16-Bi kiprit kutusu sigara izmariti
17-On sekiz saç biti
18-Biri ingilizce 6 adet küfür
19-Yirmi tane boş naylon poşet
20-Sevenlerin kalbinde kurulmus bir taht
21-Bi sürü saç sakal, kıl,tüy,yün
22-Uç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23-Bi ayakkabı çekeceği
24-Iki büyük taş kütlesi
25-Bir adet ağaç gölgesi
26-Üç kuş kanadı sesi
27-Bi sürü kedi köpek
28-Bi marmara denizi
29-Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30-Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31-Çalıp çalıp kaçilan beş melodili apartman zili
32-Nakit 15 kuruş
33-Anne babadan kalma yarisi yasanmis bi ömür...


Tarif: Tortilla icin buraya tiklayiniz. Ama vaktim yok
diyorsaniz o zaman hazir lavas ekmeklerinden aliniz.
Tavaniza 3-4 adet yumurta kiriniz karistiriniz. Tortillanizi
isitiniz, icine bir kac dilim kasar ilave ediniz ( veya rende kasar )
sonra pisen yumurtalardan biraz kasar uzerine koyunuz.
Sonra once yanlardan kivirin sonra enlice rulo yapin.
Tost makinasina koyun yeniden. Biraz kizarsin sonrada afiyetle
yiyin. Yumurta icine sucuk, sosis, pastirma yakisiyor.
Ben diyet usulu yaptim, hic yagsiz yok.
Kepekli ekmegim kalmadi bu sabah bunu dusundum yaptim.
Sizlerle de paylasiyorum.
Afiyet olsun.

Friday, February 17, 2006

Ankara'mi Ozledim...



Büyükbabanız padişahın ölüm fermanını hiçe sayıp milli mücadeleye katılmaya 1920’de Ankara’ya geldiyse.
Babanız Samanpazarındaki sobalı evden çamurlu yollardan yürüyerek Taşmektepte ilkokula gittiyse.
Anneniz Atatürk döneminde Kız lisesinde okuduysa.
Halide Edip’le beraber cepheye yardımı Ankara’da ev ev örgütleyen babaanneniz düşmanın top sesleri Ankara’dan duyulmaya başladığında çocuklarını alıp yaylı arabalarla Kayseri’ye 9 günde gidebildiyse ve bu yolculukta eşkıya ile savaştıysa.
Annaneniz Ankara’da öğretmenlik yapıp Cumhuriyetin yeni nesillerini yetiştirdiyse.
Dedeniz Bayındırlık bakanlığını yönettiyse.
Büyükbabanız TBMM’ne 23 Nisan 1920’de girip, 1923’de Atatürk’le beraber Cumhuriyeti kurduysa.

Babanız, anneniz ve büyükleriniz Ankara’da Atatürk devrimlerinin canlı şahitleri olma onurunu yaşadıysa.
Bugün müze olan 1. Ve 2. TBMM vb. tarihi binalarda aile büyükleriniz soluk aldıysa.
Siz modern Cumhuriyetimizin yoktan var edilmiş başkenti Ankara’da büyükbabanızın yaptırdığı evde doğmuş ve Ankara’da çocukluk yıllarınızı Türk vatandaşı olmanın onurunu duyarak yaşamışsanız.
Ankara’da yaşarken de:
Eski Kızılay binasını görmüşseniz,

Güven parkının çocuk bahçesinde salıncağa binip kaydırak kaydıysanız,

Atatürk orman çiftliğinde ayran, Marmara otelinde çay içtiyseniz,

Arı sinemasında Rock konserine gittiyseniz.

GAR’dan motorlu trene binip İstanbul’a giderken restoranda yemek yediyseniz.
İstanbul’dan her dönüşünüzde yüreğinizde heyecan hissettiyseniz.

Esenboğa’dan Amerika’ya giden akrabalarınızı ailece uğurlayıp, ailece karşıladıysanız.

Eymir gölünde ailece pikniğe gidip kolunuzu kırdıysanız.

Kırık kolla delik deşik toprak yollardan sarsıntı içinde Hacettepe Hastanesine gittiyseniz.

Gölbaşına, Kızılcıhamam’a pikniğe gidip tüfekle serçe avına çıktıysanız.

ODTÜ’ye çocukken çam fidanı diktiyseniz.

Hayvanat bahçesinde maymunlara fıstık verdiyseniz.

Kuğulu parkta oturup Ankara simidi yediyseniz.

Çocukken kader kısmet beş kuruşa sattıysanız.

Boklu dereye taş attıysanız, çağla dalından sapan yaptıysanız.

Misketle iyi kondik çakıp üçgende çocukları üttüyseniz.

İki köstek misketin bir gıcır ettiğini biliyorsanız.

Uzaktan baş yada baş altını vurabildiyseniz.

Mimar Kemal’in bahçesinde top oynadıysanız.

Mahalle takımının kalecisi olduysanız.

Gazoz kapağı ve sigara kutusu biriktirdiyseniz.

İpek böceği yetiştirdiyseniz.

Evin bahçesinde kaplumbağa ve kirpiye rastladıysanız.

Doğan kardeş, Tommiks, Teksası her hafta okuyup; kapaklarından kestiğiniz figürlerin
arkasına karton yapıştırıp “tak-tuk” isimli oyuncak icat ettiyseniz.

Sapanla kuş avladıysanız, tüylerini yolup bahçede ızgarasını yaptıysanız.

Ağaç silkeleyip dut topladıysanız.

Komşunun camına taş atıp indirdiyseniz ve babanıza parasını ödettirdiyseniz.

Kocatepe Camii yapımı için bağış toplayanları hatırlıyorsanız.

Caminin şimdi olduğu yerdeki boş tepeden Kızılırmak caddesine kışın kızakla kaydıysanız.

Caminin o zamanki boş arazisinde mahalleler arası savaş yaptıysanız.
Sarıların sümüklü Mustafa’sını mantarlı tabanca ile teslim aldıysanız.

Ulus sinemasında 80 Günde devri aleme gittiyseniz.

Boğaziçi pastanesinden 25 Kuruşa dondurma, Kurukahveciden çekirdek ve gazoz aldıysanız.

Kocabeyoğlu pasajından eski kitap alıp, Büyükbabanızın yazdığı kitabın bodrumda kalan nüshalarını sahafa sattıysanız.

Kızılay’da Akba kitap evinden, Meşrutiyette Hür kitapevinden kitap aldıysanız.

Sakarya caddesinden balık aldıysanız.

Kolejin arka tarafındaki pazara annenizle gidip, sırtında küfeli hamalla eve sebze meyve taşıttırdıysanız.

Büyük sinemada bilet, Gima’da kıyma kuyruğuna girdiyseniz.

Goralı’da sosisli, İskender’de döner yediyseniz.

Aykut sinemasında sigaraya başladıysanız.

Piknikte bira ve Akman bozacısından boza içtiyseniz.

Adamo’dan “Her yerde kar var” ı, Beatles’ dan “She loves you” yu radyodan dinlemek için istek gönderdiyseniz.

Akşamları saat 7:00 de çocuk saatini dinleyip sonra uyuduysanız.

Küçük sahnede tiyatro galasına gidip Ayten Gökçer’le tanıştıysanız.

Radyo evinde bilgi yarışmasına gittiyseniz.

TV ilk yayına başladığında komşu evinde Telesafirlik yaptıysanız.

İş bankasından metal kumbara alıp bozuk para biriktirdiyseniz.

Bayramlarda el öpüp, harçlık alıp bu paralarla maytap, çata pat yakıp, mantar tabancası, torpil
patlattıysanız.

Bayramın ilk günü dedenizin mezarını Asri mezarlıkta ziyaret ettiyseniz.

Çikletten çıkan Dünya milletleri serisini biriktirip futbol topu kazanmaya çalıştıysanız.

Çikletten çıkan katlanmış futbol takımlarını biriktirdiyseniz.

Kızılayda milli bayramlarda Harp okulu öğrencilerinin geçitini seyrettiyseniz.

Babanızla anneniz Gençlik parkı evlendirme dairesinde evlendiyse.

Gençlik parkında trene, uçağa binip, çay bahçesinde semaverden çay içtiyseniz.

Gençlik parkında ahşap silindirik odada motarsikletle dönerek düz duvara tırmanan adamı seyrettiyseniz.

Apple’da yılbaşı geçirdiyseniz.
Jethro Tull’ın Lokomotif Breath’i ile dans ettiyseniz.
Minigolf te kola içtiyseniz.

Sergen’de dans ettiyseniz.

Pizza Pino’da genç kız rüyası yediyseniz.

Botanik bahçesinde kaçamak yaptıysanız.

Kurtuluş parkı etrafında koştuysanız.

Kemal Eroğlu’ ndan gitar dersi aldıysanız.

Fatih yada Karanfil’ de bilardo oynadıysanız.

Kolejin basket maçında Atatürk liselilere el kol hareketi yaptıysanız.

Gösteri veya maç için babanız sizi 19 Mayıs stadyumuna götürdüyse.

Anıtkabir, Ankara Kalesi ve Anadolu medeniyetleri müzesine okul gezisi yaptıysanız.

Komşunun bahçesindeki çağla yada kiraza daldıysanız.

Kukalı saklambacı biliyorsanız.

İnkilap sokağın Kartalları ile basket oynadıysanız.

Bayındır sokaktaki mahalle arkadaşlarınızla şişe çevirmece oynadıysanız.

Kolejli aynı kıza üç arkadaş birlikte aşık olduysanız.

Meşrutiyet caddesinde yakantop oynadıysanız.

At arabasıyla ve büyük damacanalar ile satılan suyu evdeki küpe doldurttuysanız.

Meşrutiyet caddesindeki Büyükbabanızın yaptırdığı evi babanız yıktırıp apartman yaptırdıysa.

İlk çocukluk yıllarınız Büyükbabanızın yaptırdığı bahçeli o müstakil evde geçtiyse.

O evin sobasını ve üzerinde kızarttığınız kestaneleri hatırlıyorsanız.

Evin tavan arasındaki tarihi tüfek ve kılıçlarla oyun oynadıysanız.

Kurban bayramında bahçede koyun besleyip sonra tosunu kesmeyin diye dayınıza yalvardıysanız.

Sütçünün eşeğinin Meşrutiyet caddesinde duvar kenarında otladığını,
bahçede hallaçın yorgan dövdüğünü, çingenenin bakır tencere kalayladığını hatırlıyorsanız.

Eskici kıymetli seccadeyi ucuza almak için açıkgözlülük yapmaya kalkıştıysa.

Radyoda Uğurlugilleri, çocuk saatini, Karagöz, Hacivatı, mikrofonda tiyatroyu dinlediyseniz.

Amerikan pazarından bir şeyler aldıysanız.

Foto Hakkı’ da vesikalık ve aile fotoğrafı çektirdiyseniz.

Bozkırda yeşil bir yuvada her sabah Türküm, çalışkanım, doğruyum, yasam ............. dediyseniz.

Okula yürüyerek giderken hava kirliliğinden zor nefes aldıysanız.

Ortaokul tiyatro salonunda Hıncal Uluç’un sunduğu Modern folk üçlüsü konserini kızların çığlıklarından zor dinlediyseniz ve konserden sonra sahneye hücum edip imzalı resim aldıysanız.

Kolejin önündeki işportacıdan okul çıkışı pestil ve leblebi tozu tattıysanız.

İsportacınızı her hafta zabıta kovaladıysa.

Sabahları okula giderken dede’ den kalem aldıysanız.

Müdür Fikriye hanım size cheese dedirtirken sınıf fotoğrafı çektirdiyseniz.

İngilizce öğretmeni Erdem hanım sizi favorilerinizden havaya kaldırıp parmak uçlarınızda bale yaptırdıysa.

İlkokul diploma töreninde okul bahçesinde Foto Naci’ nin çektiği fotoğrafınız varsa.

19 Mayısta kolej bandosu, boru ve trampet takımı ile ana caddelerde geçit yaptıysanız.

Siz Ankara'lısınızdır, hemde nesli tükenmek üzere olanlardan.

Cooooook Ozledim hemde.

Wednesday, February 15, 2006

Yasam ve Taze Fasulyem



Merhaba

Benim guzel dostlarim.Nedir bu dunya telasi anlamadim gitti, bunca senedir kosturup duruyorum ne icin onuda cozmus degilim tamami ile. Dogduk, buyuduk, ogrenme zamanimiz geldi, okula gonderildik, okuduk, diplomamizi aldik, bu sefer ekmek derdine dustuk. Sonra ekmegimizi paylasmaya basladik sevdigimizle. Ardindan bu ekmege ortak olan diger bireyler dahil oldu bize, yillar akip gidiyor tabii bu arada. Yasam diyoruz buna, hergun ayni rutin isler, aksam yattigimizda da bugun de ayni catinin altindayiz salimen deyip sukur ediyoruz.
Benim diyette devam ediyor bu arada. Bozmamaya ozen gostererek.
Hafta sonu yedigim asure saylanmaz :)))

Bugun kendim icin taze fasulye yaptim, bol domatesli biberli.
2 kasik z.yag ile pisirdim. Diyetane tam anlami ile. Fakat dun
doktorum bir sureligine lifli gidalardan uzak durmami onerdi.
Diyet yaparken vucudumdaki baska yerleri hirpalamaya
basladim sanirim, bu sebeple biraz agirdan almaya baslayacagim.
Tarih belli degil ama bana ameliyat gorunuyor ufukta. En gec 1 ay
icinde tarih netlesecek. Beni uzun zamandir rahatsiz eden sorundan
arinacagim sanirim artik. Doktor hanimin yalancisiyim :)))

Dun epey bir keyfim bozuldu, ama eve gelince Zipzipimin hediyesi
beni cok mutlu etti cok.

AA unutuyorum birde, hala buyuk ikramiye kimseye cikmadi
biliyormusunuz, rakam $ 145 milyon su an. Bu gidisle takim ada
alacagiz diyet guzellerim :))) Cumaya bol sans bana, hayirli gun.

Sizleri seviyorum. Birligimiz, beraberligimiz eksik olmasin,
hep mutlu olalim.

Tuesday, February 14, 2006

Merhaba
Sevdigimden bana gelen hediye. 14 subat sebebi ile okulda yapmis benim
icin. Posta kutusu ve kapagini acinca kucuk bir yaka ignesi cikiyor icinden.
Uzerinde seni seviyorum yaziyor.
Ne guzel geldi bu armagan bana stresli ve yorgun bir gunun aksaminda.
Sizlerle paylasmak istedim. Sevgili ZipZip sizlere de sevgi, mutluluk
dolu gunler diliyor. Kocaman opuyoruz sizleri.

Sunday, February 12, 2006

yogun bir haftanin ardindan

Merhaba
Yorucu gunler derken bu haftanin son gunundeyim. PAZAR.
Dalican sana dedigim gibi bende yaptim akitma kahvalti icin :)))
Dun cok sinir bozucu bir gundu, kompleksi musteriler,
problem yaratan computerler, softwareler derken aksam
6 ya kadar sadece su ve kahve ile durdum koca gun.
Isyerindeki stoklarimda tukenmis, gidip birseyler alip
atistiramadim da, koca gun resmen kahve ve su orucu tuttum.
Isten cikip gelip birseyler yapabilme gucumun tukendigini
hisseden esim beni balik yemege goturdu. Deniz urunlerini
her zaman cok sevmisimdir, izgara balik yanina biraz haslama
karidesde yedim, bol salata yedim.
Bu sabah kalktim Dalican ile dun konustugumuz uzere akitma
yaptim. Benimki yari yariya kepekli unla yapildi. Tamami ile
kepekli un ile az denedim, garip bir kivama geldi. Beyaz un
ilave ettim toparladim akitmami.
Esas bugun benim icin buyuk deney gunu. Neden mi?
HaHaHa, asure pisiyor su an bahcede. Ne yapacagim ben.
Yiyecegim, kusura bakmayin dostlar. Yilda bir kere asure ayindayiz.
Sizlerede sonra ikram ederim. Pistikten sonra.
Iyi pazarlar olsun hepimize.
Sevgilerimle.

Thursday, February 09, 2006

Yorucu Bir Gunun Ardindan

Merhaba
Yorucu ve yogun bir gundu bugun. Duzensiz saatlerde birseyler yedim
gun icinde. Sabah yuruyusten geldikten sonra, kahvaltimi ( 1 dilim kepek
ekmek, yarim domates, 1 dilim peynir) yaparken sevgili Arzum ve Dali
ile muhabbet ettim. Sonrada ise gittim.
Gun icinde bir kosturmacadir gitti. Oglen yemegi olarak dunden
asure corbam vardi onu ictim yine, ama icim kiyildikca bugun papaya
yedim. Gectigimiz gunlerde sevgili Ozgul blogunda papaya ile ilgili
bilgileri paylasmisti. Arada sirada alip yedigim bir meyve idi, simdi
hergun yiyecegim bu bilgileri okuduktan sonra:)) Merak eden dostlar
icin bende resmini cekiverdim, bloguma renk gelsin dedim.
Bugun persembe idi, diyet kardesligi icin yuruyus gunuydu,
ama ben islerin yogunlugundan oglen cikip yuruyemedim,
uzgunum yuruyus dostlarim bu hafta beni affedin.
Sevgilerimi yolluyorum hepinize.

Wednesday, February 08, 2006

Asure Corbam


Merhaba
Bugun kendim icin sabah evden cikmadan hazirladim corbami.
Icinde evde kavanozlarda kalan tum bakliyatlar var.
Hepsini birlikte pisirdim. Sonra 1 kase yogurta
3 tane ezilmis sarimsak koydum, corbama karistirdim.
Pek leziz oldu. Shekercim kulaklarini cinlattim
pisirirkende. Tahildasim benim :))
Icindekileri sayayim, yesil mercimek, kirmizi mercimek,
kuru bakla, borulce, kurufasulye, siyah fasulye, bugday.
Asure zamani geliyor nasilsa tatli diye asure yiyemem.
Bende corba gibi iceyim boyle.
Afiyet olsun bana. Saat 2.25 oldu, daha yeni icicem corbamdan.

not: yine cikmadi ikramiye, cumaya devretti yekun $ 108 milyon.

8 Subat 2004 yitirdigimiz gun...

Benim icin cok buyuk bir muzik adami.
Bugun olum gunu, anmak istedim.
Hakkinda herseye ulasmak icin TIKLAYIN.

Çok Yorgunum Çok Yorgunum,
beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın
Çınarlı, Kubbeli mavi bir liman
beni o limana çıkaramazsın....

'Merhaba gençler ve herzaman genç kalanlar' diyerek başlamak istiyorum . O ülkemizin bir CEVİZ AĞACIYDI.
Ve halada öyle.Öyle de kalacak...


Ermeni kökenli İrma Felekyan'la (Toto Karaca) , bir Azeri Türkü olan Mehmet İbrahim Karaca nın çocuğudur. O zamanlar Cumhuriyet tarihinin ünlü tiyatrocularından sayılan bu çift , evliliklerinde altı yıl sonra Muhtar Cem Karaca yı dünyaya getirirler. Cem Karaca için müzikle asıl buluşması 14 yaşındayken olur. .Cem karaca o sıralarda suadiyeli nesrin adında ki bir kıza aşık olur. Kızı, Johnny guitar isimli parçayla etkilemek ister. Lakin Cem Karacanın bu şarkısı Nesrinden çok annesini etkiler. Ve Toto Karca sayesinde Cem Karaca Müziğe başlar.
Cem Karcanın profesyonel yaşamı "apaşlar" grubunun solistliğini üstlenerek başlar. Bu grupla Hürriyet gazetesinin düzenlemiş olduğu Altın Mikrofon yarışmasına katılırlar. Ve söyledikleri Emrah parçasıylada dereceye girip adlarını duyururlar. Bu dönemde Cem Karaca iki kulvarda öne çıktı. Biri Pop müziğin alışılmış formlarına bağlı fakat güzel şarkı sözleriyle desteklenen yorumlar., Diğeri ise Anadolu ezgilerinin pop-rock la buluştuğu farkıl bir yorumdu. Bazı parçaların sözlerinde toplumsal gerçekler , yaşanılanlar yansıtılmaya başlandı. Tepkiler , isyanlar ve Cem Karacanın Mükemmel yorumuyla şarkılar insanlar karşısında çok yol katetti .1969 da apaşlardan ayrılan Cem Karaca Basçısı Seyhan Karabay la birlikte Kardaşlar grubunu kurar. Cem Karaca ve arkadaşları bu dönemde Anadolu Rock denilen tarzı yarattılar. Onlar bu dönemde bu kimliğe sahip çıkan tek gruptu. 12 Mart döneminin baskıcı atmosferine karşı durdular.
1972 de kardaşlar dağıldı. Cem Karca işte bu dönemde Moğollar'la buluştu. Moğollarla birlikte çıkardığı "namus belsı" albümü çok geniş kitlelere ulaştı. Rock temaları artık eskisinden dahada ağır basıyordu. Bundan sonra "Dervişan" adlı grubu kurdu. Bu dönem sanatçının en radikal müzik dönemiydi. Tamirci Çırağı ve 1 mayıs bu dönemde ortaya çıktı.
Cem Karaca çalışmalarının çoğunda bu bozuk düzene isyan etti. Cem Karaca bundan sonra da "Edirdahan" grubunu kurar. Bu grupla "Safinaz" adını verdiği albümü yapar. Albüme adını veren Safinaz bu ükede yapılan ilk rock opersı olarak bilinir. Ve bu albümde Nazım Hikmet ve Ahmet Arifin iki uzun şiirini besteler Cem karaca.
1979 da yoğun baskılar sonucu almanyaya gider. Burada ülkenin önemli orkestralarıyla çalışmalarını sürdürür. Yeni besteler yapılr. !987 de Türkiyeye geri döner. Ama "Turgut Özalın elini öptüde geldi" söylentileriyle birlikte de gelir. Görüşlerinde ki yumuşama Cem Karacanın bazı kesimler tarafından yadırganmasına sebep olur. Müzik ruhundan fazla ödün vermeyen Cem Karaca , Bu dönemden sonra "Merhaba Gençler ve Her zaman genç kalanlar" , "Töre" , "Yiyin Efendiler" , "Nerde Kalmıştık" ve "Bindik bir alemete" isimli albümleri yapar. Bazı albümleri Cahit Berkay ve Uğur Dikmenle beraber yapar Cem Karaca. Ağır Roman filmindeki yeniden yorumlanmış "Resimdeki Göz Yaşları" ile yeniden gündeme oturur. Son albümünde ise Moğollar ve Kurtalan Express üyeleriyle çalışır. Birkaç şiir çalışmasında yer alır Hep Kahır şarkısını burada yeniden şiir şeklinde okur. Kahpe Bizans fiminde küçük de bir yer alan Cem Karaca bu filmin soundtrackında 3 şarkı seslendirir.
Türkiyede artık bir çok şey değişti. Ecevitin eski Ecevit olmadığı gibi. Artık bir zamanların Radikal tutumlu insanları, bu radikal tutumundan zamanla vazgeçtiler. Cem Karaca bir söyleşisinde eskiden siyah ve beyaz vardı ama artık ben gri tonlardayım der. Ve aynı programda ben hala solcuyum ama inançlıyımda der. Cem Karaca Müzik Felsefesinden hiç ödün vermedi. Toplumsal sorunlar ve sevgi, Anadolu ezgileri hep müziğinde yer aldı.
ve Bir pazar sabahı 8 şubat 2004 te solunum yetmezliği sebebiyle geçirilen kalp krizi nedeniyle aramızdan ayrıldı. Ertesi gün Cenazesinde on binlerce kişi vardı ve herbiri vasiyeti üzerine onu alkışlarla değil tekbirlerle uğurladı. O istememişti devlet töreni ve alkışlar... Kırgın oldugunu söylüyordu arkadaşları devlete... ve yakışır bir biçimde aramıza veda etti.

Tuesday, February 07, 2006

ACIKLAMA

Merhabalar
Toplamda kac kg verdigimi soruyor dostlar hep.
Acikliyorum.
25 eylul 2005' de 240 lb ( 108 kg ) idim.
bugun 201 lb. ( 91.2 kg) yum.
Hedefim 1 sene icinde 165 lb. ( 74.9 kg) dusmek.
Ve bunu diyet kardeslerim sayesinde basaracagim.
Sizleri seviyorum.

Monday, February 06, 2006

yokyok salatasi



Merhaba
Guzel bir gun diliyorum hepimize.
Burasi malum sicak bir kusak, kis arada gosterir kendini
ama bugun gazetelerde Istanbul'u gorunce uzuldum, dostlarim
icin kendinize iyi bakin lutfen. Sizlere sicaklik yolluyorum
sevgimle birlikte.
Bugun oglen yemegim bu salata. " Yok Yok Salatasi"
Evde kalan siyah fasulyemden hasladim koydum, haslanmis
misirdan koydum, haslanmis mantar koydum, biraz marul dogradim.
Biraz peynir rendeledim. Limon suyu ve az deniz tuzu ilave ettim.
Pek leziz oldu.
Dun yaramazlik yaptim azicik, Kiymali Pidelerimden yedim.
ama bu sabah baskule ciktigimda 2.4 lb ye veda etmisim, pek bir
sevindim yani turkcesi 1 kg yapiyor. Bu benim hedefim artik, haftada
1 kg verdim mi benden mutlusu yok.
Bunu el birligi ile basariyorum, sayenizde.
Hadi simdi salatami yiyeyim. Karnim acikti.
Sevgilerimle.

Sunday, February 05, 2006

Gece Krampi


Merhaba
Birkac gundur uykumda kramp girmeye basladi bacaklarima, ozellikle de
sag bacagima deli ediyor beni, nasil uyandigimi bilemiyorum. Ertesi gun de
curumus gibi degisik bir agri hissediyorum bacaklarimda.
Iki gundur sabah yuruyuslerimi yapamadim, surukleyerek yuruyorum zaten.
Nedendir? Niye diye arastiriyorum.
bulduklarimi sizlerle paylasmak istedim, belki ayni durumda olan
dostlarim vardir dusuncesi ile:
Gece krampı olarak da adlandırılan bacak krampları gece veya
istirahat halinde iken bacak kaslarında ani gelişen istemsiz kasılmalardır.
Genellikle çok kısa sürelidir ama bazen dakikalarca sürebilir. Her yaşta
olabilirse de orta ve ileri yaşlarda daha sık görülür. Bacak krampların
nedeni tam olarak bilinmiyor. Ancak, kaslarda aşırı yorgunluk, ağır egzersiz,
uzun süre oturma, uygun olmayan bacak pozisyonlarında yatmak
veya durmak, aşırı kilo, vücutta sıvı kaybı, elektrolit dengesizliği gibi
faktörlerin yol açabileceği düşünülmektedir. Nadir olarak şeker hastalığı,
parkinson, anemi, tiroid hastalıkları, alkol ve bazı ilaçlar da neden olabilir.
Krampları önlemek için bol su içilmeli, düzenli olarak bacak kaslarını
germe egzersizleri yapmalıdır. Kramp giren bacağa masaj yapmak,
kası nazikçe germek, sıcak duş yapmak, buz uygulamak ve
yürümek bacağı rahatlatır.
Hepimize Saglikli gunler dostlarim.

Saturday, February 04, 2006

Kazanan numaralar

Latest Winning Numbers

Mega Millionsfor 2/3/06
29-31-32-41-52 MB 42


Kazanamadik ama kimse de kazanamadi, bu demek ki hala sansimiz
devam ediyor. Sali gunu bir daha...

Friday, February 03, 2006

Cok Mesgulum Iki Gundur Yazamadim.

Merhaba Diyet Kardeslerim...
Carsambadan beri bir kosturma gidiyor isyerinde, tabi eve de gec gidince iki satir birseyler paylasamadim sizlerle.
Gerci carsamba aksami yaramazlik yaptim.
7 adet sigara boregi yedim.
Sefam olsun:)) *
Persembe ve bugun rutin gecti yediklerimde
hic abuklasmadan, kahvaltimi ara meyvelerimi
salatalarimi duzenli yedim.
Havalarda cok iyi gidiyor, dun hem sabah hemde
aksam yurudum. Yururken sanki gun icindeki
isyerindeki tum kargasayi, streside geride birakiyor
hissine kapiliyorum.
Az once Mega Million oynadim geldim.
Sevgili Dali ve Kiristilda verdiler 6'sar numara.
Hepimiz icin hayirlisi diyet kardeslerim.
Beetle guldurdun beni :)) Kacmam ben, Kastelli ile
bir akrabaligim yok. Keske ciksa, bak neler yapicam o zaman.
Biyonigim merak etme, haber vericem tabi ki.
son rakam = Mega Millions: $75 Million
Sans bize gulecek :)





* : neden sefam olsun dedim merak edenlere. yaklasik 5.5 senedir yemiyordum da o yuzden.

Wednesday, February 01, 2006

Burasi bizim olmali


Merhaba
Burasi bizim olmali diye dusluyorum ne zamandir. Bu hafta cuma gunu
lotto oynamaya karar verdim, kendim ve diyet kardesligi adina.
Su an ki rakam $ 71 milyon ...
Cikarsa bu ada da ne mi yapacagim.
Bu adayi diyet kardesligindeki
kilolarina veda etmek isteyen tum dostlar icin duzenleyecegim.
Yemekleri ben yapacagim ama :)))
Hep birlikte yuruyecegiz, hep birlikte yuzecegiz, yiyecegiz, dinlenecegiz.
Boylelikle bizi disaridan etkileyen tum olumsuzluklardan uzak istedigimiz
hale gelecegiz hepimiz.
Ne hos olurdu degil mi? Ben tipik bir balik burcuyum, severim hayalleri.
Cogu hayalimi gerceklestirdim yasamim surecinde. Belki bu da gerceklesir,
ne dersiniz sevgili dostlarim ?

resim: TUAMOTU adasi.

Tuesday, January 31, 2006

Lahana Salatam


Merhaba
Bugunku oglen ve aksam yemegim bu salata.
Sabah yuruyuse cikmadan yesil cayimi ictim.
Eve gelince 1 lop yumurta, 1 dilim peynir, 1 dilim
kepekli ekmegimden yedim. Greyfurt suyu ile.
Saat 11 gibi 2 tane kereviz sapi yedim, limon suyu ile.
Simdi de bu salatami yiyecegim. Yemeden yine goruntuledim:))
Bu salata normalde mayonez ile yapiliyor burada. Ama ben
1 bardak yagsiz yogurduma 2 dis sarimsak ilave ettim.
Dogranmis lahana ve rendelenmis havucuma karistirdim.
Guzel oldu. Ama ne yalan soyleyim mayonezlisi bir harika oluyor.
Ben yogurtla nefsimi korelteyim. Hersey saglik icin degil mi?
Aksamda salatamin yaninda izgarada pismis fleto balik yedim.
Sevgilerimi yolluyorum dostlar size.

Yururken


Merhaba
Bir sure once sevgili Xtra yurudugun yollarin resmini
cekermisin demisti, ama sabahlari genelde ben hava cok
aydinlanmadan sokaga attigim icin kendimi, cekme firsati
bulamadim. Bugun sabah biraz gec ciktim yuruyuse.

ZipZipi okula yolladiktan sonra yurudum, gunesli guzel bir
sabahti, yurudugum sokaklardan birinin resmini cekiverdim.

Hep beraber saglikli gunlere!

Monday, January 30, 2006

bugday salatam


Merhaba
Bugunluk bu kadar sinirin ustune bu salatamdan yedim.
Dun misafirlerim vardi yemekte, bir suru seyler hazirladim
onlar icin, kendim icinde bugday salatasi, ama misafirlerimde
benim salatama bayildilar onca yenecek yemek varken :)))
Neyse salatami anlatayim, 1 su bardagi islanmis beklemis bugdayimi
hasladim, sonra siyah fasulyeler (hazir haslanmis) vardi,
bugdayimi suzdukten sonra fasulyelerimi, 1 avuc haslanmis
misirimi ilave ettim. Uzerine 2 dis sarimsagi ezip 1 limon suyu
ile karistirip doktum.
Cok leziz oldu, deneyin tavsiye ederim dostlar.
Veda Zamani.

Bugun Cok Sinirliyim.(dim)


Devam edicem, sinirim gecsin, yazicam...
Niye mi sinirlendim sabah sabah, asagidaki resime bakinca anlarsiniz.
Koca bir haftada 600 gr'a veda etmisim, onun icin sinirlendim.

Baskule ciktigimda 203 lb gordum, 200 lb altina dusemedim henuz diye
sinirlendim. Yani 203 lb. nin turkcesi 92.162 gr.
Gectigimiz gunlere bakilirsa diyete baslarken 240 lb idim.
Ramazana baslarken tam 240 lb (108 kg.) geliyordum, gerci
yinede az yol kat ettim diyemem, 37 lb ye veda etmek az degil,
ama bu hafta azimla 200 lb nin altina dusecegim
diye umut ediyordum. Sanirim metabolizmam ile catisma
donemine girdim.
Sevgili Dalican ve Arzum'la konustum sabah moralimi
duzelttiler. Sagolsunlar.
Bionikkedicim, sagolasin. Yanimda oldugunu bilmek cok guzel.
Sizleri seviyorum.
Veda Zamani.

Sunday, January 29, 2006

Mantarli Omletim

Dun sabah kendime guzel bir omlet hazirladim, diyetteki dostlarima
alternatif olsun diye dusunerek hemen resmini cektim, simdi sizlerle
paylasiyorum.
Mantarlarimi(dilimlenmis) yarim kasik z.yagda cevirdim,
sonra baska bir kasede 2 yumurtayi cirptim iyice,
dereotu ilave ettim.
Cok az 2 yemek kasik kadar tulum peynir ufalagi ilave ettim ve
mantarlarimin uzerine doktum. Ters yuz ettim. Cok leziz oldu.
Yaninda taze greyfurt suyu ile cok guzel gitti.
Denemek isteyen dostlara simdiden afiyet olsun.
Sevgilerimle.

Friday, January 27, 2006

Severek Dinlediklerim


Merhaba
Sevgili Dali severek dinlediklerimi merak etmis.
Muzigi cok severim. Her cesit muzik dinlerim
diyemem. Cok seciciyim. Benim icin her zaman
bir numara Cem Karaca'dir.
Tum sarkilarini hemen hemen ezberimde tutarim.
En sevdigim sarkisi ise:

Hep Kahır

Dur! bırak kaynasın kahvenin suyu,
Bana İstanbul'u anlat nasıldı?
Bana boğazı anlat nasıldı?
Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı
Yıkanmış, kurunurmuydu yine o yedi tepe
Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste,
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır ; Bıktım be...
Dur! bırak, kalsın, açma televizyonu
Bana istanbulu anlat nasıldı?
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?
Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp
Köprüler, sarayburnu, minareler ve halice öv
Diyiverdin mi bir merhaba, gizlice İnsanlar gülüyordu de
Trende, vapurda, otobüste Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır Bıktım be...
Dur! bırak, kımıldama, kal biraz öylece n'olur
Kokun istanbul gibidir, gözlerin istanbul gecesi
Şimdi gel sarıl, sarıl bana kınalım
Gökkubbenin altında ordada beraber
Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali
Hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi
İnsanlar gülüyordu de Trende, vapurda, otobüste
Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.
Hep kahır, hep kahır, hep kahır Bıktım be...
Cem Karaca

Benim icin ikinci sirada en cok severek dinledigim Zulfu Livaneli.

Uyuyup uyandığım
Eline dolandığım
Ateş olup yandığım
Türkülerin yorulduğu zamandır şimdi
Dost diye bildiğim Yalvar yakar olduğum
Yollarına öldüğüm
Kuşların vurulduğu zamandır şimdi
Geçmişin geleceğin
Kurdun kuşun böceğin
Tuz ile ekmeğin
Harman olup yoğrulduğu zamandır şimdi

Kadin seslerinden Zerrin Ozer favorimdir herzaman.
Orhan Gencebay'a ait " Gonul" sarkisini ondan
dinlemekden cok keyf alirim.

Severek dinledigim birde guruplarin basinda Bulutsuzluk Ozlemi var.
Bagira bagira soyledigim sarkilari ise,

Sözlerimi geri alamam
Yazdığımı yeniden yazamam
Çaldığım baştan çalamam
bir daha geri dönemem
akıyorsa gözyaşım hiç kurumasın
çoşup seven gönlümse durmasin
dost bildik anılarım çağırmasın
bir daha geri dönemem
hiç bir kere hayat bayram olmadı
ya da her nefes alışımız bayramdı
bir umuttu yaşatan insanı
aldım elime sazımı
yine aşınca çayın suyu boyunu
belki yeniden karşıma çıkacaksın
göz göze durup bakınca göreceğiz
neyiz? ve nerelerdeyiz? bilemiyoruz şimdi.
dost bildik anılarım çağırmasınbir daha geri dönemem

Diger sevdigim gurup ise Ezginin Gunlugu. Severek soyledigim sarkilari:
Düşler Sokağı
Ben kuşlardan da küçüktüm,
bir gece vaktiydi
Aşk tuttu elimden benim
Geçtim düşler sokağından,
bir gece vaktiydi
Ceplerimde hacı yatmazlar
Kaç mevsim aşk pazarında geçti yalanlarla
Düş sattım aldanmışlara
Aklım kaçıverdi elimden bir gece vaktiydi
Sevdiğim başka sevenim başka.
Yağmur yağsa, uykum kaçsa
Bir kuş konsa badi parmağıma
Ağlardım bir başıma
Sevdadandır, sevdadandır"Sevdadandır" dedi annem,
"aldırma""Aldırma, gel yanıma!"

Bu liste uzayip gider boyle, Dali'cim. Sarki sozlerini yazarken mirildana
mirildana yazdim :))

Sevgilerimle.

Sut Icin, Sut Icirin :))
















Merhaba
Bana gunaydin yine :))
Sabah uyandim yesil cayimi icip
Dali ile gunaydinlastiktan sonra yuruyuse
ciktim, geldim Zipzip okula gitti.
Sonra kahvaltimi yaparken hem Dali ile
sohbet ediyorum hemde post yaziyorum:))
Bu sabah kahvaltimda kendi yaptigim kepekli
ekmegimden 1 dilim, 1 dilim peynir,
yarim salatalik ve yagsiz SUT var.
Sutun faydalarini bilmeyen yoktur sanirim,
dunyaya geldigimizden beri sagligimiz icin
tuketmemiz gereken bir icecek.
Icerindeki kalsiyum ve vitaminler sayesinde bircok hastaligi onler.
Faydalarimi ?
Kemik erimesini önler.
Mikrobik enfeksiyonlara karşı etkilidir.
İshali tedavi eder.
Mide rahatsızlıklarını giderir.
Sindirim sistemini düzene sokar.
Ülseri önler.
Beyine enerji verir.
Diş çürüklerini önler.
Kronik bronşiti önler.
Tansiyonu düşürür.
Yağsız süt, kolestrolü düşürür.
Kanserin önlenmesine yardımcı olur.
Bu liste uzar gider, o sebeple gunde en az 2 bardak sut icmeliyiz.
Simdilik bu kadar, kahvaltimi bitireyim, ise gideyim.
Sevgilerimle.

Thursday, January 26, 2006

Yuruyus Gunu


Merhaba

20 dk. sonrasi icin yuruyuse hazirim. Saat tam 12 olunca
yurumek icin sabah beri isyerinde kosturuyorum, isleri
duzene koyayim diye.
Evet diyet kardesler. zulfu Livanelinin guzel sarkisi esliginde
Sevgili Ugur Mumcu icin yuruyoruz bugun.


Yiğidim Aslanım

Şu Sılanın Ufak Tefek Yolları
Ağrıdan Sızıdan Tutmaz Elleri
Tepeden Tırnağa Şiir Dilleri
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor

Bugün Efkarlıyım Açmasın Güller
Yiğidimden Kara Haber Verdiler
Demirden Döşeği Taştan Sedirler
Yiğidim Aslanım Bumda Yatıyor

Ne Bir Haram Yedi Ne Cana Kıydı
Ekmek Kadar Temiz Su Gibi Aydın
Hiç Kimse Duymadan Hükümler Giydin
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor

Mezar Arasında Harman Olur Mu
On Üç Yıl Mahpusta Derman Kalır Mı
Azrail'e Sorsam Canım Alır Mı
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor

Sevgilerimle.