Monday, January 16, 2006

Bir bayramin ardindan...

Arkadaşlar, dostlar;
Bir bayram daha bitti, bayram sonrasinda sizlerinde okumasini istedigim bir aniyi paylasmak istedim , Talip Apaydin benim ortaokul donemimde 3 sene ogretmenimdi,
kendisini sevmeyen ogrenci yoktu okulda. Talip APAYDIN’IN 1967 yılında yayınlanan ''Karanlığın Kuvveti'' adli kitabında yer alan anısı, tam da bu günlerde okunmaya değer bir anı..


sevgi, saygı ve dostlukla kalın..

-----


Kurban bayramı tam kışın ortasına rastlıyordu. O günler bir soğuktu, bir soğuktu... Kar, fırtına, tipi... Eskişehir ortalarında papaz harmanı savruluyordu. Göz gözü görmüyordu dışarılarda. Sular donmuştu hep. Seydi Suyu iri buz parçaları akıtıyordu. Santral kanalı kapandığından, elektriklerimiz kaç gündür doğru dürüst yanmıyordu. Akşam seminerlerinde kitap okuyamıyorduk, ders çalışamıyorduk. Lambalar ikide bir usulca sönüveriyordu. Dersliklerimizde pelerinlerimizle oturuyorduk da, gene de ısınamıyorduk. Musluklarımızdan su akmıyordu. Ellerimizi yüzlerimizi yıkamak için dere kıyısına gidiyorduk. İçme suyumuz yoktu. üç gün bayram iznimiz vardı, ama bu soğukta nereye gidecektik? Köyü yakın olanlar gitti ancak. Bayram sabahı kampana çaldı. Dışarıda toplanılacak dediler. Başımızı gözümüzü sararak, büzülerek çıktık. Müdürümüz Rauf İnan merdivende bizi bekliyordu. üstünde palto bile yoktu. Ellerini arkasına bağlamıstı. Boz urbaları içinde, yağsız çehresiyle bir heykel gibiydi. Savrulan karlardan gözlerini kırpıştırıyordu. O halini görünce usulca pelerinlerimizin yakalarını indirdik. Ellerimizi cebimizden çıkardık. “Arkadaşlar !” diye başladı. Bir canlıydi sesi, bir heybetliydi. önce yılgınlık psikolojisinin zararlarını anlattı. Korkan insanın muhakkak yenileceğini ve korktuğuna uğrayacağını söyledi. Bu hava soğuk evet, fakat siz isterseniz üşümezsiniz, dedi. Olduğumuz yerde birkac kez sıçramamızı ve kuvvetli tepinmemizi istedi. Dediğini yaptık. Birden ısınmıştık sanki. Hoşumuza gitmişti. Bugün bayram, dedi. şimdi birbirimizi tebrik edeceğiz. Sonra yapacağımız iki iş var: Ya tekrar içeri girip sıralara büzülmek, mıymıntı mıymıntı oturmak, bu üç günü böyle faydasız, hatta zararlı geçirmek, can sıkıntısından patlamak. Boşuna içlenmek. Üstelik üşümek. Yahut da kazmayı, küreği alıp, santral kanalını temizlemeye gitmek. Emin olun gidenler, kalanlar kadar üşümeyecektir. çünkü, inanarak çalısan insan ne soğukta üşür, ne sıcakta yanar. O; yücelten, dirilten, kuvvetli kılan bir heyecan içinde her türlü güçlüğün üstüne çıkmıştır... Onu hiçbir karşı kuvvet yolundan alıkoyamaz. Yeter ki bir insan yaptığı işin gereğine inansın.
-Ben şimdi kazmamı küreğimi alıp kanala gidiyorum, dedi. çünkü kanal açılınca elektriklerimiz yanacak. Elektrik yanınca okulun işleri yoluna girecek. Kitap okuyabileceksiniz, ders çalışabileceksiniz. Sularınız akacak, yıkanabileceksiniz. Size şunu söyluyorum, bizim asıl bayramımız, yurdumuz bu gerilikten, bu karanlıktan kurtulduğu gün başlayacaktır. şimdilik bize düşen milletçe çalısmak, çok çalışmaktır. Parolamız şu olmalıdır: “Bayramlarda çalışırız bayramlar için”.
Ben gidiyorum. Gelmek isteyenler gelsin.

Heyecanlanmıştık, üşümemiz geçmişti.

-Hepimiz geleceğiz! diye bağırmıştık.

-Bayramda çalışırız bayramlar için!

-Bayramda çalışırız bayramlar için!

Altı yüz kişi böyle bağırdık. Sonra da kazma kürekleri koyduğumuz işliğe doğru bir koşuşma başladı. İnsanların böyle canlanması, bir amaca doğru saldırması belki sadece savaşlarda görülür. Santral havuzundan başlayarak onar metre arayla su kanalına dizildik. çıplak Hamidiye Ovası ayaz. Kırıkkız Dağı'ndan doğru zehir gibi bir rüzgar esiyor. Pelerinlerimizin etekleri uçuşuyor. Kazmayı vurdukca yüzlerimize buz parçaları fırlıyor. Bazı yerlerde kar heryeri doldurmuş, kanal dümdüz olmuş. Nereyi kazacagız belli değil. Müdürümüz, öğretmenlerimiz başımızda dört dönüyorlar. Bir o yana koşuyorlar, bir bu yana. öyle çalışıyoruz ki, boyunlarımızdan buğu çıkıyor. Bazen adam boyunda buz parçalarını elleyip çıkarıyoruz kıyıya. Kimisi bağırıyor, kimisi kazmalara tempo tutuyor. Bir gürültü gidiyor kanal boyunca. Yeşilyurt köylüleri evlerinin önune çıkmıs, bize bakıyorlar. Böyle çalısmamıza alışkınlar ama, bayram günü, bu soğukta nasıl donmadığımıza şaşıyorlar. Yeşilyurtlu arkadaşımız Azmi, -köyü yakın oldugu için izinli ya! - bize evlerden bazlama ekmek taşıyor. Köylü ekmeğini özlemişiz, aramızda kapışıyoruz. Yukarılardan, aşağılardan ikide bir sesler yükseliyor:

-Bayramda çalışırız bayramlar için!

Koca ova çınlıyor. Taa uzaktan Hamidiye'nin, Mesudiye'nin köpekleri ürüyorlar. Bu kış günü böyle seslere anlam veremiyorlar herhalde. Ayaz ovanın ıssızlığı yırtılıyor. O gün o kanalın yarı yerini açtık. Bir buçuk metre derinliğinde, uzun, derin bir çukur karları yara yara gitti. Ertesi gün taa bende kadar tamamladık. Sonra merasimle suyu saldık. Nazlı bir gelin getirir gibi önünden ardından yürüyerek, türküler marşlar söyleyerek getirdik ve geç zamanda, santral havuzuna döndük, sonra bir baktık, okulumuzun balkonuna çakılı "C K E" yandı... ( çifteler Köyü Enstitüsü ). O zamanki sevincimizi nasıl anlatmalı? üşümüş ellerimiz alkıştan ısındı. "Yaşa var ol" seslerimiz ufukları kapattı. Dünyanın en içten gelen, en coşkun bayramı oldu belki. Hiç unutmam bir arkadaşımız kendi ellerini öpüyordu. "Aferin ulan eller, diyordu, bu elektiriğin yanmasında senin de hissen var, yaşasın." Sevinçten gözlerimiz yaşarmıstı. Müdürümüz bir tümseğe çıktı. Birkaç kelimeyle başarımızı tebrik etti. Her nokta koyuşta "sağ ool!" diye bağırıyorduk.

- Şimdi, dedi, depomuza su dolacak, banyoyu yakacagız. Yıkanın ve çalışıp başarmış insanların huzuru içinde uyuyun. Işte gördünüz, inanarak çalışan yapar! Amacına ulaşır! Bu heyecanla çalışmaya devam edersek, biz Türkiye'yi de yükseltebiliriz!

- Yükseltecegiz!, diye bagırdık.

-Bayramda çalışırız bayramlar için!
-Bayramda çalışırız bayramlar için!

Içeri girdik, musluklardan şarıl şarıl sular akıyordu.

Birbirimizi tebrik ediyorduk.

Unutulmaz bir bayramdı."

7 comments:

tatlıcadı said...

Okurken gözlerim doldu.İstedikten, azimle çalıştıktan sonra başarılmayacak birşeyin olmadığını bir kez daha görümüş oldum.Diyet kardeşlerim azimle yolumuza devam edelim.

Anonymous said...

acaba bizde başarabilecekmiyiz?

cenebaz said...

Bu dayanışmayı,hevesi,idealleri artık yeni kuşaklarda bulmak çok zor.Ama zaten yapmak istedikleri de bu değil miydi? Apolitik ve bireysel mutluluklar peşinde koşan insanlar. Çok güzel ve düşündüren bir öykü.

Pinky said...

Ne kadar güzel..İşte bu mücadeleci ruha hayranım keşke bu ruha hep sahip olsak,çalışsak ve yükselsek..gerçekten çok etkileyici..

tatlıcadı said...

veda zamanı, ayışığının sitesine girmeye çalışıyorum ama boş geliyor bir problem mi var biliyormusun?

Unknown said...

Sevgili Dostlarim,
bende yeni yetisen nesilin bezginliginden, tatminsizliginden bunaldim. Eskiden herseyin degeri vardi, hersey imece usulu ile hallediliyordu, bu donemde cogu insan paylasmayi beceremiyor, bencilliklik almis basini gitmis durumda. Bildiklerini aktardiginda da ukala oluyorsun, cunku kendi bilgisizligi ortaya cikiyor, bunuda gurur meselesi yapiyorlar.
Begendiginize mutlu oldum, bu satirlari yazan kisi benim egitimimde katkisi bulunan yuce bir insan Talip Apaydin. Saygiyla ellerinden opuyorum.


Tatlicadim, ayisigi biraz ara verdi bloguna, su an giris yapilamiyor o sebeple, sonra yeniden bizlerle olacak eminim.

Sevgilerimle,

Unknown said...

Tek kelimeyle harika bir anı.. Paylaşımın için teşekkürler sen güzel insansın Zeynep abla. Hani şu söylediğin beceriksizlik ve bencillik konusunda çook haklısın çook.. O yüzden mutsuz ya insanlar..
Papaz harmanı hala savruluyor buralarda bloklar arasında, kaloriferli evlerde yaşadığımızdan farkedemiyoruz..
Bayramda CAnım Türkiyem 9 Gün yattı :)